Bal ile gelen mucize; apiterapi
Bal
Arıların çiçeklerden ve meyve tomurcuklarından topladıkları nektarı kimyasal değişime uğratarak peteklere yerleştirdiği bir kovan ürünüdür. B2, B3, B5 gibi vitaminlerden; bakır, demir, magnezyum, manganez, fosfor, potasyum, çinko gibi minerallerden, antioksidan kapasiteye sahip polifenolik bileşiklerden ve proteinlerin yapıtalı olan aminasitlerden zengindir. Beyin ve karaciğer için enerji kaynağıo larak kullanılır ve karaciğerden toksinlerin uzaklaştırılmasında faydalıdır. Boğaz yolu enfeksiyonlarında iyileştirici etkiye sahiptir.
Bal sindirim sisteminden kolayca emilir, mide asidini artırarak sindirimi kolaylaştırır. Sıcak su ile seyreltilerek içilirse hafif kabızlıklarda yararlı olurken, ishal durumunda kullanıldığında ise vücudun sıvı ihtiyacını karşılamaya yardımcı olur. Baldaki glukoz oksidaz enzimi cildin nemiyle etkileşerek hidrojen peroksit oluşumunu sağlamaktadır. Hidrojen peroksit yaraların pansumanında kullandığımız oksijenli suyun temel bileşenidir; yani dezenfektan özelliğindedir. 12 aydan küçük bebeklere, felç ve ölüme yol açabilen infantil botulizm hastalığına yol açabileceği için önerilmez. Yetişkinlerde ise günlük 1 tatlı kaşığı kadar kullanımı yeterli olacaktır.
Propolis
Arıların kovanlarını diğer hayvanlardan ve mikroorganizmalardan korumak, kovanın içini düzgün bir hale getirmek için ürettikleri yapışkan bir yapıdır. Yabancı hayvanlar kovanın içine girse dahi propolis ile mumyalanır ve kovan koruma altına alınır. Arıcılar tarafından önce kovan temizlenir ve ardından propolisi kazıma işlemi gerçekleştirilir. Polifenaller ve fenolik asit gibi antioksidan bileşenlerden; A, B1, B2, B3, B5, B6 C ve E vitaminlerinden; kalsiyum, magnezyum, demir, çinko gibi minerallerden ve aminoasitlerden oldukça zengindir.
Bilimsel çalışmalar; propolisin bakterilerin çoğalmasını durdurduğunu ve bağışıklık sistemini uyararak vücutta mikroplarla savaşan mekanizmayı harekete geçirdiğini ortaya çıkardı. Propolisim antimikrobitik özelliği ayrıca; virüsleri, mantarları, parazitleri de kapsıyor. İçeriğinde bulunan cinnamic asit türevleri ile yara iyileşmesi ve doku yenilenmesine katkı sağlıyor. Farklı tiplerdeki propolislerin kanser oluşumunda rol oynayan çeşitli yolaklar üzerinde antikanser ve antitümör etkilerini ortaya koyan çok sayıda bilimsel çalışma var. Propolis tümör hücresinin büyümesini baskılıyor ve kanserli hücrelerin ölümüne destek veriyor. Klinik çalışmalarda; helicobacter pylori dediğimiz ve barsaklarda ülsere neden olan bakteriye karşı koruyucu ve önleyici tedavide aktif olarak yer alır. Direnç kazanılmış antibiyotikler ile birlikte kullanıldığında, mikroorganizmaların savunma kalkanını kaldırmaya ve antibiyotiklerin etkin rol almasına yardımcı oluyor ve antibiyotiğin etkisini artırıyor. Diş çürümelerinin önlenmesine yardımcıdır. 3 gün süreyle günde 2 defa 1 dakika kadar gargara olarak kullanıldığında diş plaklarının oluşumunda %44-45 azalma görüldüğü yapılan çalışmalarla ortaya konuluyor. Kızarıklık, ağrı, şişlik gibi reaksiyonlarda iyileştirici etkiye sahiptir. Kolesterol kontrolünde yararlı olabileceği ve antioksidan etkisi sayesinde kan şekeri kontrol altına alabileceğine işaret ediliyor. Yetişkinlerde sıvı formda günlük olarak 1,7 mg/kg kullanımı önerilir.
Arı poleni
Bal arıları tarafından üretilen ve genç arıların besin kaynağı olan bir kovan ürünüdür. Antioksidan kapasitesi oldukça yüksek olup domatese göre dört ve böğürtlene göre üç kat daha fazladır. Yapılan çalışmalarda 100 gr arı poleninin, yetişkinlerde günlük olarak önerilen aminoasit, vitamin ve mineral miktarını karşıladığına işaret ediliyor. Arı poleninin sporcularda; kalp işlevlerini, kas gücünü ve dayanıklılığı artırdığı gözlemlenmiştir. Mevcut çalışmalar, sporcularda sağladığı performans artışının; kullanılan miktarı ve uygulama süresi ile yakın ilişkili olabileceğini gösteriyor. Bu bakımdan beklenen etkinin sağlanabilmesi için arı poleninin günde en az 15 gram olmak üzere birkaç ay süreyle kullanılması tercih edilmelidir. Böbrek hastaları ve gut hastalığına yatkınlığı olan bireyler polen tüketmekten kaçınmalıdır. Aynı zamanda alerjik yapıya sahip olan bireylerin arı polenini kolunun iç yüzeyine bir parça sürerek bir gece kapalı olarak bekletmesi ve sabah açtıpında herhangi bir reaksiyon gözlemleyip gözlemlemediği kontrol edilmelidir. Eğer herhangi bir reaksiyon yoksa az miktarda başlanarak denenebilir. 1 tatlı kaşığı kadar bal veya süt ile karıştırılarak tüketilmelidir. 3 tatlı kaşığına kadar çıkılabilir. Demir eksikliği olan kişilere özellikle tavsiye edilir ve günlük 3 tatlı kaşığı kadar tüketmeleri tavsiye edilir.
Arı sütü
Yeni doğan arıları ve kraliçe arıyı beslemek için sentezlenen bir kovan ürünüdür. Vücut için gerekli aminoasitleri bünyesinde barındırırken, en faydalı aminoasitlerden biri olan triptofanı oldukça yoğun bir şekilde içerir. Seratoninin yapım aşamasında kullanılan triptofan kişide daha enerjik hissetmeyi desteklerken zihinsel aktivitelerin de kusursuz bir şekilde ilerlemesine yardımcı olur. Uyku kalitesini yükselterek enerji metabolizmasına katkı sağlar. Enfeksiyonlara karşı koruyucu etkiye sahiptir. Arı sütü, kollajen onarımı sağlarken; cildin yaşlanmasını önler ve cilt sağlığını koruyucu etkiye sahiptir. Bu nedenle sıklıkla yaşlanma karşıtı ürünlerin içinde yer alır. Günlük olarak 250-500 mg kadar tüketimi önerilir. Bal ve propolis haricindeki kovan ürünlerinin buzdolabında saklanması gerektiği unutulmamalı, bal ile olan karışımı buzdolabında(4 derece) ; saf hali ise derin dondurucuda (-20 derece) muhafaza edilmelidir.