EkonomiATO’dan 63 maddelik kriz paketi önerisi

ATO’dan 63 maddelik kriz paketi önerisi

24.03.2009 - 13:19 | Son Güncellenme:

.

ATO’dan 63 maddelik kriz paketi önerisi

Ankara Ticaret Odası (ATO) 63 maddelik kriz paketi önerisi hazırladı. ATO Başkanı Sinan Aygün, dün akşam TBMM Başkanı Köksal Toptan’ı ziyaretinde, “Küresel Kriz ve Önerilerimiz” başlıklı paketi sundu.
A.A muhabirinin edindiği bilgiye göre, Aygün, 11 Mart tarihinde de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a söz konusu önerileri içeren bir mektup gönderdi. Aygün, dün Meclis Başkanı’na sunduğu paket önerisinde, Başbakan Erdoğan’ın kısa bir süre önce açıkladığı “4. Ekonomik Tedbirler Paketi”nde yer alan bazı maddeleri ise revize etti.
Paket önerisinde, öncelikle bütün tarafların katıldığı bir “Toplumsal Mutabakat” istendi. Ekonomik ve sosyal sorunlar ile bunlara yönelik çözümlerin ilgili kesimlerin görüş ve önerileri de alınarak, karar sürecine demokratik katılımlarının sağlanması istenen pakette, bu uygulamanın, hem sorunların bizzat ilgili kesimlerin katılımıyla tespitini hem de çözüm konusunda gönüllü yaklaşım ve desteği beraberinde getireceğine dikkat çekildi.
Geniş toplumsal kesimlerin destek ve mutabakatını almamış programların uygulanma ve başarı şansının zayıf olduğu vurgulanan pakette, Ekonomi ve Sosyal Konsey’in derhal toplantıya çağrılarak, tüm tarafların katılımıyla bir hafta kesintisiz toplantılarla tüm ekonomi ve sosyal sorunların masaya yatırılması istendi. Çözüm için ortak akıl, ortak yaklaşım sağlanarak, çözüm kararlarının takvime bağlanması gerektiği vurgulanan pakette, tüm taraflarla bir “Toplumsal Mutabakat” metni imzalanması ve bunun da kamuoyu önünde açıklanması gerektiği vurgulandı.

“PİYASALAR İÇİN ACİL EYLEM PLANI”
Pakette, piyasanın canlandırılmasına yönelik olarak bir “Acil Eylem Planı” ortaya konulması istenirken, plan kapsamında mali politikalarda bir miktar gevşemeye izin verilerek, piyasaya canlılık sağlayabilecek alanlardaki kamu harcamalarının artırılmasının gerekliliğine değinildi. Tüketim ve yatırımı engelleyen vergi ve benzeri düzenlemelerin gözden geçirilerek, başta inşaat, otomotiv, dayanıklı tüketim malları olmak üzere vergi indirimi yapılabilecek alanların belirlenmesi gerektiği de belirtilen pakette, özel sektörün büyümeye yeniden katkıda bulunmasını sağlamak için acil tedbirler alınması ve bu tedbirlerin alım gücünü harekete geçirerek, piyasayı canlandıracak özellikle olmalarına dikkat edilmesi gerektiği kaydedildi.
Krizin reel sektörü oldukça sert bir şekilde etkilediği, bu etkinin özellikle talep daralması ve işsizlik şeklinde yaşandığı ifade edilen pakette, bu olumsuz etkiyi en aza indirmek için verimsiz alanlara yapılan kamu harcamalarının durdurularak üretimi teşvik edecek, verimliliği artıracak alt yapı yatırımlarına aktarılması gerektiği belirtildi.
Pakette yer alan önerilerden bazıları şöyle sıralanıyor:
- Kamu sektörü uzun yıllardır ihmal ettiği enerji ve demiryolu gibi altyapı yatırımlarına bu dönemde hız vererek yapacağı harcamayla talebin artmasına ve işsizliğin azalmasına katkı sağlanabilir. Enerji alanında bu dönemde yapılacak yatırımlar enerji maliyetlerinin azaltılmasına da yardımcı olacaktır.
- Türkiye’deki istihdamın yüzde 80’ini, işletmelerin yüzde 99’unu oluşturan küçük ve orta boy işletmeler(KOBİ) sağlamaktadır. Bankaların, küçük işletmelere kredi kullandırırken dikkate aldıkları kimi katı kuralların yumuşatılması için bankalar yasasında gerekli değişiklikler yapılmalıdır.
- Üretim ve istihdam sağladığı halde kriz nedeniyle güç duruma düşecek şirketlerin bir “İlkyardım Havuzu”nda toplanmasını sağlayacak yasal düzenlemeler, gerektiğinde kullanılmak üzere şimdiden yapılmalıdır. Bu havuza alınacak şirketlerin, kamu kaynaklarından sağlanacak kredilerle yeniden üretim ve istihdamı sürdürür hale getirilmelidir.

“BANKALAR DİSİPLİNE EDİLMELİ”
- Bankaların esnafa, tüccara, işadamına yönelik olarak başvurduğu “kredi vermeme, kredileri vadesinden önce geri çağırma, çekini vadesini beklemeden tahsil etme” gibi piyasayı daraltıcı uygulamalarının önüne geçilecek yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
- Kamu bankalarının, topladıkları fonları Hazine iç borçlanma kağıtlarına yatırmak yerine, ticari kredilerle piyasaya girmeleri sağlanmalıdır.
- Kamu bankalarının portföyünde çok yüksek miktarda Devlet İç Borçlanma
Kağıdı bulunmaktadır. Bu kağıtların yaklaşık 65 milyar liralık kısmı vadeye kadar elde tutulması gereken kağıtlardan oluşuyor. Merkez Bankası 2001 krizinde olduğu gibi bu kağıtların bir kısmını satın alarak piyasanın likidite ihtiyacını karşılamalıdır. Merkez Bankasının kamu bankalarına bu yolla sağladığı kaynak bu bankalar tarafından reel sektöre ucuz kredi olarak kullandırılmalıdır.
- Halk Bankasının özelleştirilmesinden kesin olarak vazgeçilmelidir.
- Merkez Bankası kısa vadeli faizleri indirdiği halde bankaların kredi faizlerinde düşüş yaşanmamakta, aksine artışlar olmaktadır. Kredi maliyetlerini azaltabilmek için hiç olmazsa aracılık maliyetleri azaltılmalıdır. Ticari banka kredileri üzerindeki yüzde 5 oranındaki Banka Sigorta Muameleleri Vergisi ve yüzde 3 oranındaki Kaynak Kullanımı Fonu kesintisi kaldırılmalıdır.
- Ticari kredilerde de tüketici kredilerinde olduğu gibi sabit vade ve sabit faiz uygulamasına gidilmeli. İşletmeler kriz dönemlerinde bankaların insafına bırakılmamalıdır.
- Kredi kanalını açık tutabilmek için devletin bir kredi garanti fonu oluşturmasında yarar bulunmaktadır. Fon, istihdam sağlayan, ihracat yapan işletmelerin bankalardan kullandığı kredilere garanti verebilir.
- Bankacılık sektörünü yeni kredi açmaktan alıkoyan, kredileri zamanından önce geri çağırmaya, ek teminat istemeye zorlayan yasal kısıtlamalar en azından kriz dönemi için askıya alınmalıdır.

“DEVLET ÖZEL SEKTÖRE OLAN BORÇLARINI ÖDEMELİ”
- Piyasalardaki durgunluğun bir önemli nedeni de özel sektörün kamudan olan birikmiş alacaklarıdır. Resmi kuruluşlara iş yapan, hizmet üreten tedarikçi ve diğer özel sektör kuruluşlarının hak edişleri mutlaka zamanında ödenmelidir.
- Devlet özel sektöre olan birikmiş borçlarını ödemeli ve firmaların devlete olan borçları ve alacakları arasında mahsuplaşmaya gidilmeli. Kamunun borcunu ödeyemediği durumda ise alacakların özel kamu bankalarına temlik edilerek başka bir teminat göstermeksizin kredi kullanma olanağı tanınmalıdır.
- Ekonomideki belirsizliğin artması ve güven kaybı yatırımların bıçak gibi kesilmesine yol açtı. Yatırımların yeniden özendirilmesi gerekiyor. Bu nedenle yeni yatırımları cezalandırıcı etki yapan uygulamalardan vazgeçilerek kurumlar vergisi muafiyeti yeniden uygulamaya konulmalıdır.
- Yatırımları teşvik amacıyla arsa, bina, makine ve teçhizat yatırımlarında KDV oranı 2009 yılı için yüzde 1’e indirilmelidir.
- Finansal kiralama (leasing) işlemlerinde de KDV eskiden olduğu gibi yeniden yüzde 1 olarak uygulanmalıdır.

“ÜRETİM MALİYETLERİ AZALTILMALI”
- Doğal gaz, elektrik ve diğer yakıtların fiyatlarında yapılacak indirimler maliyetleri azaltarak üretimdeki sert düşüşü frenleyebilir.
- İşyerlerinin kullandığı elektrik ve doğal gaz üzerindeki vergi yükü azaltılmalı ve elektrikten TRT payı kaldırılmalıdır.
- Sanayide enerji kullanımı arttıkça, artan orana göre dilimler halinde vergi indirimi sağlanmalıdır. Örneğin; elektrik kullanımı yüzde 25 arttığında enerji fiyatlarının içindeki vergi ve fonlardan da aynı oranda indirim yapılmalıdır. Bu uygulama devletin vergi gelirlerinde düşme değil enerji kullanımındaki yükselişe paralel olarak artış sağlayacaktır.
- İşletmeler üzerinde ciddi yük oluşturan, kıdem tazminatı, sosyal güvenlik pirimi gibi kalemler bir kez daha gözden geçirilmelidir. Sigorta primleri ve ücretlerden alınan gelir vergisi hiç olmazsa belli bir süre için 5-10 puan aşağıya çekilmelidir. SSK primi işveren payının yarısı altı ay süreyle İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanmalıdır.
- Yasal olarak 2009 yılında ödenmesi gereken tüm peşin vergiler ertelenerek, 2010 yılında beyan edilerek ödenmesi sağlanmalıdır.
- İşyerlerine artan istihdam için artan miktarla orantılı dilimler halinde vergi ve SSK prim indirimi sağlanmalıdır.

“İHRACATA OLAĞANÜSTÜ DESTEKLER SAĞLANMALI”
- Türkiye’nin en fazla ihracat yaptığı Avrupa Birliği ülkelerinde yaşanan ekonomik daralma göz önüne alındığında, ihracat için yeni pazarlar bulmak önemli hale gelmektedir. Bu nedenle firmalara “Yeni Pazar Bulma” desteği verilmelidir. İhracat destekleri artırılmalıdır.
- İhracat geliri azalan ve dış borcu olan firmaların zor duruma düşmemeleri için Hazine destekli yeni Eximbank kredileri özel şartlarla verilmelidir.
- Türkiye ve AB arasındaki Gümrük Birliği anlaşmasının 61. maddesi işletilerek, krizden etkilenen sektörler koruma altına alınmalıdır.

“REEL SEKTÖRÜN BORCU YENİDEN YAPILANDIRILMALI”
- Reel sektör çok yüksek bir döviz borçluluğu içinde bu krize yakalandı.
Sektörün dış borcunun yanı sıra Türkiye’deki bankalara da önemli miktarda döviz ve dövize endeksli borcu bulunuyor. Reel sektörde geçici bir zaman dilimi için temerrüde düşme riskini taşıyan döviz ve dövize endeksli kredi borçlularına vade uzatımı ve yeniden yapılandırma olanağı tanınmalıdır.
- Döviz kurlarında yaşanan artışa rağmen dış talep yetersizliği nedeniyle ihracat artamamakta aksine yüksek oranlarda azalmaktadır. Döviz kurlarında yaşanan artış yüksek düzeyde dış borcu ve içerde bankalara döviz borcu bulunan şirketleri borç geri ödemeleri konusunda önümüzdeki aylarda oldukça zor durumda bırakacak. Böyle bir gelişme sadece şirketler kesimini değil, sorunlu kredilerin artması nedeniyle bankacılık sektörünü de yeni bir darboğaza sokacaktır. Bu nedenle Merkez Bankasının Türk parasının hızlı değer kaybına artık etkin bir şekilde müdahale etmesi kaçınılmazdır.

“İŞSİZLİK AYLIĞI 12 AYA ÇIKARILSIN”
- 6. Zora giren şirketlerin işçi çıkarmalarının önüne geçebilmek amacıyla
İşsizlik Sigortası Fonu’ndan belli koşullarda ve sürelerde yararlanılması için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. İşçi çıkarılması kaçınılmaz olan şirketler açısından da kıdem tazminatları İşsizlik Fonu’ndan ayrılacak karşılıklarla oluşturulacak bir “Borç Fonu” aracılığıyla ödenmelidir.
- İşsizliğin arttığı bu dönemde sosyal sorunlara yol açmamak için işsizlik sigortası etkin bir şekilde kullanılmalı. Halen, sigortalı işsiz, son 3 yıl içinde en az 600 gün çalışmışsa 6 ay, 900 gün çalışmışsa 8 ay,1080 gün çalışmışsa 10 ay süreyle “işsizlik aylığı” almaktadır. Ekonomik krizin giderek derinleştiği, işyerlerinin kapandığı veya üretimi kısmak zorunda kaldığı, buna bağlı olarak sürekli işçi çıkartıldığı günümüz ortamında, iş bulmanın da güçlüğü dikkate alınarak, işsizlik aylığı ödemede süresi en az 12 aya çıkarılmalıdır.
- İşsizlik Sigortası Fonunda 39,1 milyar lira bulunuyor. İşsizlere ödenen aylık ise son derece düşüktür. Asgari ücretin, insanın insanca yaşaması için, ona ödenmesi gereken en az ücret tutarı olduğu dikkate alınırsa, ödenen 266 lira aylığı anlamak mümkün değil. İşsiz vatandaş, 266 lira ile ev kendisinin olsa dahi elektrik, su, doğal gaz ve yakıt giderlerini bile karşılayamaz. Bu nedenle işsizlik ödeneğinin tutarı en az asgari ücret düzeyine çıkarılmalı.

“TARIM SEKTÖRÜ DESTEKLENMELİ”
- Tarım sektöründeki aşınmanın önüne geçilmelidir. Tarım sektörüne yönelik yeni bir teşvik sistemi oluşturarak verimliliği öne çıkaran bir işletme yapısı oluşturulmalıdır. Bu tür bir yapılanmanın oluşturulması kentsel alana yönelen göçü de azaltacaktır.
- Ürün borsaları geliştirilmeli bu yolla ürünün gerçek fiyatından satılması sağlanarak kayıt dışı alışverişler de önlenmelidir.
- Ziraat Bankasının özelleştirilmesinden vazgeçilerek çiftçiyi ve kooperatifleri destekleyen bir banka haline getirilmelidir.
- Çiftçinin traktör için kullandığı mazot, sulu tarımda kullanılan elektrik ve gübre fiyatları dünya fiyatlarına çekilmelidir.

“150 METREKAREYİ AŞAN EVLERDE AŞAMALI KDV UYGULANSIN”
- İnşaat firmalarının sattıkları konutun net alanı 150 metre kareyi aşması halinde alınan katma değer vergisinin (KDV) yüzde 18’den yüzde 8’e indirilmesi sektörü canlandıracak bir adım olmaktan uzaktır. İnşaat firmalarının sattıkları konutlarda net alana göre aşamalı bir KDV uygulanması bu adaletsizliği önleyebilir. Konutun net 150 metrekareyi aşan kısım için (örneğin konut 170 metrekare ise 20 metrekareye düşen kısım için) yüzde 8 KDV uygulanmalıdır.
- Yeni bir konut seferberliği yasasına ihtiyaç vardır. Bu anlamda konut kredisi faiz ödemelerinin gelir vergisinden düşürülebilmesine olanak sağlanmalıdır.
- Şu anda konutta alıcı için binde 15, satıcı için de binde 15 olan tapu harcının da alıcı ve satıcı yönünden binde 5’e düşürülmesi bir başka önlem olabilir.
- Otomobil ve dayanıklı tüketim mallarına olan talebi artırmak da ekonomide kısa sürede bir canlılığa yol açabilmek için hükümetimiz üç aylık bir süreyle sınırlı olarak özel tüketim vergisi (ÖTV) indirimine gitti. İndirimin üç ayla sınırlandırılması stoklardaki malların eritilmesini sağlayabilir, uygulamanın üretimi de teşvik edebilmesi için süresinin 6 aya çıkarılması daha yararlı olacaktır.
- Vadeli satışlarda KDV yükünün finansmanı için çözüm bulunmalıdır.
- Kamu alımlarında yerli malı kullanımının özendirilmesi, üretimi ve piyasayı canlandıracak bir unsur olarak kullanılmalıdır.

“TÜKETİCİYE ’HARCAMA ÇEKİ’ DESTEĞİ”
- Türkiye’deki iç talep yetersizliğinin önemli bir nedeni de geniş kitlelerin satın alma gücünün düşük olmasıdır. Geniş bir kesimin geliri açlık ve yoksulluk sınırının altında bulunmaktadır. İç talepteki daralmanın önemli bir nedeni de bu düşük alım gücüdür. Kriz döneminde bu kesime devletin “harcama çeki” ve benzeri yöntemlerle kaynak aktarımında bulunması piyasadaki durgunluğu bir ölçüde önleyebilir.
- Türkiye’de hanehalkları ortalama olarak diğer gelişmiş ülkelere göre daha az borçlu olmalarına rağmen konut ve bireysel ihtiyaç kredileri ile kredi kartı borçları nedeniyle risk altındadır. Bireylerin borç yükünü hafifletmek için bazı düzenlemeler yapılmalıdır. Bu amaçla tüketici kredisi borcunu ödeyemeyen tüketiciler için “borç yeniden yapılandırılmasına” gidilmelidir.
- Kredi kartı borçlarını ödeyemeyen vatandaşların sayısı ve ödenmeyen borç miktarı her geçen gün artmaktadır. Kredi kartlarındaki faizlerin yüksekliği nedeniyle borçlarını ödeyemeyen 1 milyon kişi Merkez Bankasının kara listesine alınmıştır ve icra takibine uğramıştır. Bankaların haksız ve keyfi uygulamaları neticesinde mağdur olan tüketicilerin, mağduriyeti yasal düzenlemelerle mutlaka önlenmelidir.