Hasretle bekleyen sevgililerin düğünü gibiydi, Beşiktaş ile taraftarlarının Vodafone Arena’da buluşması. Sabırla beklenen, emekle beslenen, gollerle süslenen şampiyonluk turunu bir hafta öne atmış, taraftarlarına muhteşem bir gala yaşatmıştı.
Fikret Orman’ın, Ahmet Nur Çebi’nin, yönetimde didinenlerin... Şenol Güneş’in galasıydı bu.
Mario Gomez’in, Marcelo’nun, Quaresma’nın, Oğuzhan’ın, Tolga’nın ve Necip’in... İlle de Cenk’in, İsmail’in, Kerim’in, Sosa ve Atiba’nın... Gökhan’ın, tribündeki Olcay’ın, Beck’in ve Tosic’in galası!
Hepsi de 2015-2016 Hasan Doğan sezonunun aktörleriydi, şampiyonluğa adanmış yıldızlarıydı.
38 bin 421 seyircinin önünde muhteşem şarkılara eşlik ederek başladı Beşiktaş. Rahattılar, kendilerinden emin, sakin ve sabırlıydılar... O arada Süper Lig’in iyi takımlarından biri karşılarındaydı. Bana göre Osmanlıspor adıyla sahaya çıkmış, Los Angeles Lakers gibiydiler. Forma reklerinin tonu zihnimi bir an için basketbola kaydırdı, ama toparlandım. Çünkü onlar futbol oynuyordu.
Beşiktaş’ın faulsüz ve müdahalesiz orta alanı Osmanlıspor’un pozisyona girmesine, Tolga’nın sıkça müdahalesine neden oluyordu. Neyse ki uzun sürmedi... Durmayan takıma golü bir duran top, korner getirdi. Kornerden gelen topa kafayı vuran Mercelo bize eskilerden bir Sivok efekti sundu. Beklenen gol buydu. Peki üç dakika sonra Marcelo’nun işi neydi orada! Akan oyunun içinde Brezilyalı stoper mevkiinden çıkmış, Osmanlı ceza alanında ayağına gelecek asist ya da gol fırsatını bekliyordu. O şut gösterisinin içinde kaleciden dönen topa yüklendi. Bu defa da Mehmet Güven’den döndü. Ve son sözü yine Marcelo söyledi.
Şimdi oturup sormak lazım: Sen neymişsin be Marcelo... Belki de evinde daha erken oynamaya başlasaydı, böyle stoper gollerini daha çok seyredebilecektik...
Oyunun başından beri rakibine çalım atarak, şık paslar, trevelalar göstererek zaman zaman solo yapan Quaresma, Gomez’e öyle bir asist yaptı ki üçüncü gol geldi. Zor durumdaki Alman, topu soluyla adeta çaktı (Bu Gomez de biraz düşünsün. Hangi takımda bu kadar ona çalışan oyuncu bulabilir)!
Elbette, Osmanlı’nın futboluna da saygı göstereceğiz. Webo’yu da o golü için alkışlayacağız. Ama muhteşem bir driplingle ceza alanına kadar gidip heyecan yaratan Tosic, sonrasında şutuyla direkleri öpen Sosa ve muhteşem ayak numarasıyla üstten ağları yoklayan Quaresma bunlar da gösterinin parlayan yıldızlarıydı.
Bitiş düdüğü bence Beşiktaş’ın akılla, sabırla, sevgiyle ve enerjiyle, aç bir ihtirasla koştuğu maratonun sonunda bir zafer ilanıydı. Şenol Güneş’in uzun kariyerinde çoktan hak ettiği bir apoletin takdimiydi.
O son düdük, kimbilir belki de Şampiyonlar Ligi’nde, gelecek sezonun Süper Lig’inde yepyeni koşulara hazırlanan Beşiktaş’ın başlama işaretiydi!