13.02.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:
Tarih, dünya düzenlerinin fani olduğunu gösterdi. Dünya düzenleri yükselir ve düşerler, kurdukları kurumlar, onlara rehberlik eden inançlar ve normlar, destekledikleri ekonomik sistemler de onlarla birlikte yükselir ve düşer. Roma İmparatorluğu’nun düşüşü sadece Roma hükümdarlığının değil, Roma hükümetinin, hukukunun ve ekonomik sisteminin de sonuydu. Modern tarih de benzer bir kalıpta ilerledi. Eğer ABD açık denizlerdeki hegemonyasını koruyamazsa diğer uluslar boşlukları doldurabilir mi? Şaşırtıcı bir sayıdaki Amerikan entellektüel, politikacı ve karar alıcı bu ihtimali ağırbaşlılıkla karşılıyor. Amerikan üstünlüğünün sonunun, yaygın özgürlükler ve emsalsiz refahın görüldüğü, büyük güçler arasında savaşların yaşanmadığı şu anki uluslararası düzenin sonu anlamına gelmeyeceğine dair genel bir kanı hakim. Eğer bütün bunlar kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, gerçekten de öyledir. Günümüzün dünya düzeni büyük oranda Amerikan gücü ile şekillendi, Amerikan çıkarları ve tercihlerini yansıtıyor. Eğer güç dengesi diğer uluslara doğru kayarsa, dünya düzeni de onların çıkarları ve tercihlerine göre değişecektir.
Biz gidersek Rusya ve Çin gelir
Demokrasi konusunu ele alalım. Onlarca yıldır dünyadaki güç dengesi demokratik hükümetler lehine oldu. Post-Amerikan dünyada, denge büyük güç otokrasilerine doğru kayacaktır. Pekin ve Moskova şimdiden Suriye’nin Beşar Esad’ı gibi diktatörleri koruyor. Yeni, çok kutuplu bir dünyada, düşüşe geçen ABD’nin bıraktıklarını Brezilya, Hindistan, Türkiye, Güney Afrika gibi yeni ortaya çıkan demokrasiler toplarsa denge demokrasi lehine olabilir. Ancak bu ülkelerin bunu yapmak için arzusu ya da kapasitesi yok.
Ya serbest piyasa ve serbest ticarete dayanan ekonomik düzen? İnsanlar Çin ve diğer yükselen güçlerin şu anki sistemden çok fazla kazanç sağladığı için onu koruyacağını farz ediyorlar. Altın yumurtlayan tavuk kesilmez. Ancak, liberal ekonomik düzenin yaratılışı ve korunması, büyük güçlerin ticaret ve serbest piyasayı sürdürmedeki ortak isteğine dayandı ve bunu donanma güçleriyle yaptılar. ABD açık denizlerdeki hegemonyasını koruyamazsa diğerleri bu yükün altına girer mi? Girseler bile bu küresel ticareti mi korur, yoksa gerilimi mi artırır? Çin ve Hindistan donanmalarını büyütüyor, sonuç ise daha fazla güvenlik değil, daha fazla rekabet.
60 yıllık barış tehlikeye girer
Diğer bir problem ise, Çin’in asıl amacın Komünist Parti’nin yönetimini korumak olması. Otokratik bir toplum olarak öncelikleri, devletin zenginlik ve güç üzerindeki kontrolünü sağlamak. Altın yumurtlayan tavuğu, hem onu hem de kendilerini nasıl hayatta tutacaklarını bilmedikleri için öldürebilirler.
Son olarak, büyük güçler arasında 60 yıldır süren barışa ne olacak? Yorumcuların çoğu Amerikan egemenliğinin yerini çok kutuplu bir harmoninin alacağını hayal ediyor. Ancak çok kutuplu sistemler tarih boyunca ne istikrarlı ne de barışçıl oldular. ABD’nin bugünkü düzeni korumada hayati olduğunu ve Amerikan gücünün alternatifinin barış ve harmoni değil, Amerikan düzeni gelmeden önceki gibi bir kaos ve felaket olduğunu keşfedebiliriz.