16.02.2015 - 13:55 | Son Güncellenme:
Hastalığın 40 yaş üstü kadınların yüzde 15’inde görüldüğüne dikkat çeken Kontinans Derneği Yönetim Kurulu üyesi Prof. Dr. Oktay Demirkesen, bu hastaların yaklaşık 3’te 1’inde idrar kaçırma sorunu olduğunu belirtti. Demirkesen, “İş verimliliğinde 2 kat azalmaya yol açan aşırı aktif mesane’den yakınan hastaların sadece yüzde 12’si hekime başvuruyor” dedi
Aşırı aktif mesane sorunu (AAM), çalışan kadınların iş hayatını olumsuz etkileyen sağlık sorunları arasında ilk sıralarda geliyor. Hastalığın belirtileri gün içinde sık idrara gitme, geceleri idrara çıkma, aniden sıkışarak tuvalete zorlukla yetişme veya sıkışma hissiyle aniden idrar kaçırma gibi durumlarla ortaya çıkıyor. Bu belirtilerden herhangi birinin tek başına veya hepsinin herhangi bir kişide bulunması AAM sorununu gündeme getiriyor.
Ayakta çalışan ve uzun toplantı yapanlar risk altında
Özellikle uzun toplantılar yapan, zamanının büyük kısmını dışarıda geçiren kişiler, iş dünyasında aşırı aktif mesaneden daha olumsuz etkilenen grupların başında geliyor. Yapılan çalışmalarda AAM’nin 40 yaş üzerindeki kadınlarda görülme sıklığının yüzde 15 oranında olduğunu belirten Kontinans Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Oktay Demirkesen, bu hastaların yaklaşık 3’te 1’inin idrar kaçırma sorunu yaşadığını belirtti. Kadınlarda sıkışma ve idrar kaçırma sorunlarının erkeklere kıyasla daha sık görüldüğünü dile getiren Prof. Demirkesen, bu durumdan hastanın ne oranda yakındığı ve etkilendiğinin anlaşılmasının önem taşıdığına dikkat çekti.
İş verimliliğini 2 kat azaltıyor
Hayat kalitesini ciddi anlamda düşüren bir hastalık olan AAM, iş yaşamında zorlukla bir yerlere gelmiş kadınlar için büyük bir engel teşkil ediyor. Kadın hastaların birçoğunun tedavi aldıklarının iş ortamında bilinmesinden endişe ettiklerini ifade eden Prof. Demirkesen, 5 ülkede yaklaşık 2 bin 800 kişi üzerinde yapılan bir çalışmada, AAM yakınmaları bulunanlarda işsizlik oranının sağlıklı kişilere kıyasla daha yüksek olduğunun belirlendiğini, bu hastalarda iş verimliliğinin 2 kat azaldığını söyledi.
Depresyon sıklığı 3 kat daha fazla
Araştırmanın çarpıcı sonuçlarını paylaşan Prof. Demirkesen, “özellikle sıkışma tipi idrar kaçırmanın da eşlik ettiği hastalarda depresyon sıklığının yaklaşık 3 kat daha fazla olduğunu görüyoruz. Bu durum da iş yaşamındaki sorunlar dışında, hastalarımızın diğer sosyal ortamlardan ve aktivitelerden kendilerini dışlamalarına neden oluyor. Bir diğer çalışma ise AAM yakınmalarının, hastalarda toplantıları erken terketme endişesi, çalışma ortamı ve saatlerinin düzenlemesi ilgili kaygılar, iş değiştirme, hatta işten ayrılma veya erken emeklilik gibi kararlara sebep olduğunu gösteriyor. Ayrıca, AAM topluma getirdiği tıbbi maliyetler nedeniyle oldukça yüksek giderlere neden olan bir sorun. AAM sorunu olan erkeklerin aslında daha hassas oldukları görülüyor. Bunun nedeni, idrar kaçırmanın erkekler için özellikle bu yaş grubunda daha az rastlanan ve daha az kabullenilen bir durum olmasıdır” dedi.
Tuvalete gitmemek için su içmekten vazgeçiyorlar
Özellikle ani sıkışmalar ve idrar kaçırmayla birlikte seyreden AAM’nin belli bir yaşa ulaşmış, çalışan kadınların kâbusu olduğunu vurgulayan Prof. Demirkesen, hastalığın sosyal ve mesleki hayatta aktif kadınların hayat kalitesini olumsuz yönde etkilediğini ifade etti. Demirkesen, AAM’den muzdarip kadınların yaşadığı sorunları şu sözlerle anlattı: “Bu kadınlar bulundukları ortamda öncelikle tuvaletin nerede olduğuna bakarlar. Bütün aktivitelerini mümkün olduğu kadar bu duruma uygun planlamaya çalışırlar. Toplantı süresinin ayarlanması, dışarı çıkınca öncelikle ortamda bulunan tuvaletin yerinin tespiti gibi önlemler onların yaşamının bir parçasıdır. Sıkça rastlanan bir diğer tedbir ise tuvalete gitmemek için su alımının kısıtlanmasıdır ki, bu kısıtlama aşırı olduğunda yakınmaları artıracak yanlış bir uygulamadır.”
Kadınların sadece yüzde 12’si doktora başvuruyor
Çalışan kadınlar için AAM yakınmaları, iş ortamında yarattığı sorunlar açısından çok önemliyken, ev hanımları tarafından durum biraz daha farklı algılanabiliyor. Tuvalet ortamına yakın olmak, idrar kaçırma söz konusuysa kıyafetini veya iç çamaşırını hemen değiştirebilmek gibi kolaylıkların yanında, bu yakınmaları kabullenmek gerektiği veya tedavi edilmesi gereken bir durum olmadığı düşüncesi, ev hanımlarını etkileyebiliyor. Bu da onları AAM’den daha az şikayet etmeye sevk ediyor. Oysa bazı ev hanımları için de, AAM yakınmalarına bağlı olarak sosyal ortamlardan uzak kalmak hayat kalitesinin düşürüyor. Bu yakınmalar nedeniyle hekime başvurma oranının tüm kadınlar için düşük olduğunu belirten Demirkesen, “tedavi arama veya kabullenme konusunda çalışan kadınlar daha istekli ve uyumlu gözüküyorlar. Ama yine de bizim yaptığımız bir çalışmada, AAM yakınmaları olan hastaların sadece yüzde 12’sinin hekime başvurduklarının ortaya çıkması, bu konuda daha çok yol kat etmek zorunda olduğumuzu gösteriyor” dedi.
Yeni tedavi yöntemleri etkili sonuçlar veriyor
Hayat tarzı değişikliği, kilo verme ve pelvik tabanı güçlendirecek egzersizlerin önerilmesi tedavide birinci basamak olarak kabul ediliyor. İkinci basamakta, bu tedaviye ek olarak ilaç tedavisi uygulanması yer alıyor. Üçüncü basamakta ise son dönemde büyük bir gelişme olarak karşımıza çıkan ve mesane içine uygulanan Botulinum Toksin A Enjeksiyonu tedavisi bulunuyor. Dördüncü ve son basamakta ise komplike ve büyük cerrahi yöntemler yer alıyor. Cerrahi yöntemin son yıllarda yüzde bile verilemeyecek derecede azaldığının altını çizen Prof. Demirkesen, bu gelişmeye 3. basamak tedavideki botulinum toksin A enjeksiyonunda sağlanan önemli başarıların neden olduğunu söyledi. Prof. Demirkesen, “Günlük alışkanlıkları değiştirme ve ilaç tedavilerinde başarı sağlanamadığı durumlarda enjeksiyon tedavisine yönelmek uygun olacaktır. Mesane kasına botulinum toksin enjeksiyonunun yapıldığı bu yöntemin etkisi hastalar arasında değişebilmekle birlikte, ortalama 6 ay sürmektedir. Enjeksiyon, endoskopdan geçirilen bir iğne yardımı ile ilaç sulandırıldıktan sonra mesane duvarının bir çok yerine yapılır. İşlem bükülebilir alet ile gerçekleştiriliyorsa tam anestezi almadan, bükülmeyen aletle yapılıyorsa hafif bir anestezi altında uygulanır. İşlem süresi 15-20 dakikadır ve genelde işlem sonrası hastanede kalmak gerekmez. İşlem sırasında oluşacak ve işleme bağlı önemli bir risk yoktur. Etkinliği son dönemde yapılan bilimsel çalışmalarla kanıtlanmış olan bu tedavi, en erken 3 ay sonra yeniden yapılabilir. Yapılan araştırmalar, tedaviden sağlanan hasta memnuniyetinin yüksek olduğunu ortaya koymuştur” dedi.
AAM sorunu yaşayanlar nelere dikkat etmeli?
* Hayat tarzı değişikliği şart. (Hastanın tükettiği sıvı miktarı ve cinsi başta olmak üzere beslenmesi, tuvalete gitme sıklığını kontrol etme ve idrarını erteleme tekniklerinin öğretilmesi. Şişman hastalar için kilo verme ve spor aktivitelerinin yapılması.)
* İş ortamlarında çay, kahve, gazlı içecekler gibi mesanede idrarın depolanması için çok uygun olmayan sıvıları bol miktarda tüketmekten kaçınılmalı.
* Tuvalete gitme sıklığını kontrol etme ve idrarını erteleme tekniklerinin öğretilmeli. Tuvalete gitme sıklığı ve idrarı erteleme teknikleri konusunda çizelgeler oluşturularak doktorun verdiği öneriler takip edilmeli.
* Pelvik taban olarak tabir edilen adaleleri güçlendirme egzersizlerinin yapılmalı.
* Hayat tarzı değişikliği gibi klasik tedavi seçenekleri ve ilaç tedavilerinin [OD1] başarılı olmadığı durumlarda, botulinum toksin A enjeksiyonu tedavisi en önemli seçenektir.
AAM’ye neden kadınlarda daha sık rastlanıyor?
AAM bir çok yayında kadınlarda daha sık görülüyor. Ancak bu farklılık özellikle 40-50 yaş civarı kadınlardan kaynaklanıyor. Oysa daha ileri yaşlara baktığımızda erkek kadın farkının ortadan kalktığını, oranların eşitlendiğini görüyoruz. Bu farklılıkta en önemli faktörün anatomik yapı olduğu biliniyor. Anatomik yapı özellikle genç erkeklerde yakınmaların nispeten daha az olmasını sağlıyor. Yaşlanmayla birlikte erkeklerde ortaya çıkan kadınlardan farklı risklerle ile bu oranlar eşitleniyor.