28.08.2014 - 08:08 | Son Güncellenme:
Yürek paralayan, saç baş yolduran, umutla öfkenin at başı koştuğu bir maç izledik. Geceyi hayal kırıklığıyla bitirdik.Teknik ve taktik ayrıntılara girmeden hemen söyleyelim: UEFA Şampiyonlar Ligi, NBA’yi bile kıskandıracak endüstriyel bir değer taşıyor. Yüz milyonlarca euro, futbolun çarklarını döndürüyor. Futbolun “Zenginler Kulübü” herkesi kolay kolay kabul etmiyor. Arada Maribor gibi sınırı aşıp içeri kapağı atanlar olsa da zengin ve seçkin Arsenal gibi kulüpler karşısında Türk takımlarının işi mucizeye kalıyor. Mucize diyorum, çünkü o Zenginler Kulübü, kendi hakemlerini, kendi tercihlerini, kendi statükosunu dayatıyor. Portekizli hakem Pedro Proenca, bolca sarı kart gösterdiği Beşiktaş’ı sindirmek için elinden gelen her şeyi yaptı. Wilshere- Ramon Motta ikili mücadelesinde kuralların tanımıyla İngiliz futbolcunun bizim Brezilyalı’ya müdahalesi penaltı olmalıydı. Hayır, devam kararı verdi. Çünkü Arsenal her ne kadar Premiership’in başaltı takımlarından biri olsa da, Şampiyonlar Ligi’nin en fazla ayrıcalığa müstahak takımlarından biriydi. Debuchy’nin kırmızı kartı sizde hakemin iyi ve adil bir maç yönettiği yanılgısı yaratabilir. O kırmızı kart hiç de önemli değil. Mustafa Pekdemek’le Koscielny’nin temasında da tartışılabilir bir penaltı pozisyonu var. Ne yazık ki hücum eden futbolcu Zenginler Kulübü’nün dışında kalan Beşiktaş’ın oyuncusu.Slaven Bilic’i ilk maçta bitime 10 saniye kala tribüne gönderip cezalı duruma düşüren Sırp hakemi de hatırlayalım. Kuşkusuz kuralı uyguladı. Şöyle bir vicdan sorusuna ne dersiniz : Acaba aynı hareketi Arsen Wenger yapsaydı, aynı karar çıkar mıydı? Özetle, Arsenal - Beşiktaş maçlarının adil kapışmalar olduğunu söyleyemeyeceğim.Maça dönersek...Beşiktaş iyi mücadele etti. Pozisyonlara girdi. Başa baş, dişe diş bir oyunla meydan okudu. Buna elbette saygı duyulur. Gerçeğin bir tarafı böyle... Başka bir tarafından bakınca da Atiba ve Oğuzhan’ın ilk yarıda oyun merkezini geriye taşıyarak hücum bölgesinden uzaklaştıklarını gördük. İleride tek kalan Demba Ba kendisine atılan uzun topları kovalamaktan yoruldu. Güçlü fiziğine rağmen yalnız kaldığı için etkili olamadı. Arsenal savunması da iyi tanıdığı Senegalli’yi akıllıca marke etti. Mustafa Pektemek, sağdan çok etkili bindirmeler yaptı, savunmasına yardım etti. Ama Demba Ba’ya eşlik edemedi. Arsenal ve Beşiktaş topa sahip olmada ortaktılar. Beşiktaş ev sahibi takımdan daha çok hücumda göründü. Net gol pozisyonlarına da girdiler. Ancak akıl almaz şey, onca pozisyonda bir tek şut göremememiz oldu. Kale yerine rakibe isabet eden öldürücü şutlar, takımın emeğini de heyecanını da sıfırlayan hatalardı. Debuchy’nin ilk yarının sonunda sağ kanattan yaptığı atak, ders niteliğindeydi. Top oradan bir korner pozisyonu gibi içeri çevrildi. Alexis Sanchez de savunma derinliğinin kaybolduğu an o meşum golü attı.Gol yese de yemese de Beşiktaş’a 1 gol gerekiyordu tur için... O golü ısrarla aradı, atamadı. Olcay’ın etkili olamadığı, sonradan giren Gökhan ve Necip’in çaresiz kaldığı oyun, Wenger’in yazdığı senaryo ile bitti: Zenginler Kulübü’nde zenginler kazanır!(Milliyet)
BEŞİKTAŞ, İngiliz devini İstanbul'daki gibi yine çok zor durumlara düşürdü. Maç bittiğinde sevinen Arsenal oldu. Skoru kenara bırakırsak oyun gurur verici idi. Premier Lig’de topa ortalama %65 sahip olan bir rakibe deplasmanda top oynatmamak kolay değil. Beşiktaş güçlü rakibini çok iyi bozdu. Arsenal'in istediklerini yapmasına müsaade etmedi. İlk yarının son saniyesinde yenilen gol hak edilmemiş bir goldü. Tolga kalitesindeki bir kaleci onu çıkartabilirdi.TAKIM oyunu, mücadele gücü ve saha içi organizasyonunun bu kadar üst seviyede olduğu bir Beşiktaş ilk yarının sonunda golü yemese 2. yarı daha çok risk alan ve kontrolü kaybeden bir Arsenal bulacaktı karşısında. Maçın son bölümünde Arsenal 10 kişi kaldıktan sonra baskı kuran ve rakibini köşeye sıkıştıran Beşiktaş o öldürücü darbeyi bir türlü vuramadı. Bunda 2 stoper, Koscielny ve Mertesacker'in kusursuz oyunlarının da payı büyüktü.BEŞİKTAŞ'TA herkes çok çalıştı. Ancak kalitesi ile Oğuzhan fark yarattı. Demba Ba yanlız kalırken orta alanda Atiba, dengeleri bozacak kadar güçlü idi. İsmail, Ersan ve Pedro yine iyi bir maç çıkarttılar. Oyuna sonradan girenlerin katkısı düşük kaldı. Beşiktaş kenardan gelecek güçlü bir hamle oyuncusunun kalitesine sahip olsa çok şey değişebilirdi.ARSENAL gibi bir ekip karşısında 180 dakika çok iyi planlanmış bir strateji ile oynayan Beşiktaş, İstanbul'da bulamadığı gole de yandı. İstanbul'da alınacak 1-0'lık bir skor bile bizi Şampiyonlar ligine götürebilirdi.VEBALİ BOYNUNABU deneyim elenmek ile sonuçlansa bile Beşiktaş'ın takım oyunu,bütünlüğü ve mücadele gücü sezon için büyük umut vaad ediyor. Kadro derinliği ve kaliteyi arttıracak 2 uluslararası düzeyde transfer güçlü Beşiktaş'ı başka bir seviyeye taşıyabilir.DÜNYACA ünlü hakem Pedro Proença, Motta'nın pozisyonuna çok yakındı. Vuruş pozisyonundaki Motta "Neden kendini atsın?" demekten kendimizi alamıyoruz, çünkü orada minicik bir temas bile penaltıyı getirir. Maç boyu mükemmel ve cesur bir yönetim gösteren Portekizli, önündeki penaltıyı çalmayacak bir hakem değil. Zor bir poziyondu ve hakem 2 metre ötede idi. Eğer pozisyon penaltı ise vebali boynuna.BEŞİKTAŞ'A ve Slaven Biliç'e teşekkürler. Gurur duyulacak büyük bir mücadele ortaya koydular. Beşiktaş'ın ve Türk futbolunun gücünü tüm dünyaya gösterdiler. Ama yetmedi. Yine de helal olsun... Gurur duyduk...(Vatan)
Eğer bir play-off maçına UEFA puanları arasında tam 80 bin fark olan iki takım çıkıyorsa; birisi 17 yıl üst üste Devler Ligi’ne girmiş, diğeri Şampiyonlar Ligi melodisini unutmaya yüz tutmuşsa, sürpriz sonuç için herşey mükemmel gitmelidir. Düşük puanlı takım için hataya pek yer yoktur böyle eşleşmelerde... Ki 180 dakika içinde Beşiktaşlı futbolcuların mükemmele yakın iş yaptığını, Arsenal’e karşı ne kadar olumlu oynanabilirse oynadıklarını söyleyebiliriz sanırım. İstanbul’da 3-0’ı dahi bulabilecek tutarlı bir oyun. Londra’da 70 bin kişinin önünde Arsenal’i 15 dakika eksik oynatmak. En azından bir de penaltı hak etmek. Mükemmele yakın.Lâkin eşleşme bu kadar hassasken, herşeyi kusursuz yapmanız gerekirken takımınızın lideri sizi çok basit bir şekilde 90 dakika yalnız bırakıyorsa... İlk maçın uzatmalarında hakeme yaptığı lüzumsuz bir itirazla Londra’da tribünde oturabiliyorsa, bu mucizenin gerçekleşmemesinin bir numaralı müsebbibi odur. Eğer Bilic teknik ekibine bir Türk’ün katılmasını istemiyorsa, üstelik de Beşiktaş yönetimi pekâlâ onu zorlayabilecekken zorlamıyor ve bu takımı Jurcevic’e mahkum etmesine saygı duyuyorsa, çok daha dikkatli olmak zorundaydı Hırvat teknik adam... Beşiktaş, Arsenal’e tarihinde ilk kez Devler Ligi play-off’u acısı yaşatmaya bu kadar yaklaşmışken başaramadıysa, zaferin kıyısından döndüyse, bir numaralı sorumlusu maalesef, takımı sezonun en kritik maçında Jurcevic’e mahkum eden Bilic’tir.Teknik olarak tabii ki çok şey söylenebilir: Kısa sayısı çok fazla olan Arsenal takımına karşı Beşiktaş’ın duran top fırsatı bulamaması bir talihsizlik. Arsenal’in golünde Motta’nın iki kez pozisyonu izlemesi ve Şampiyonlar Ligi ciddiyeti içinde olmaması da üzücü. Bence Sivok’un Brezilyalı oyuncuyu biraz dinlendirme vakti gelmiş olabilir. Wilshere’in Motta’yla olan pozisyonunda ben faullü müdahale göremedim. Ama sanki Debuchy’nin Pektemek’e yaptığı penaltıyı Proença atladı gibi. Bu tarz hassas eşleşmeler için de büyük bir darbe tabii bu.Olmadı... Beşiktaş bugün dünyadaki tüm gazetelerin spor sayfalarında birinci global haber olmaya çok yaklaştı, Arsenal’i yıkamadı. Ama inanıyorum, bu bir son değil, bir başlangıç. Dilerim ki bu güzel çocuklar, Avrupa Ligi’nde yapacakları iyi işlerle Seba sezonunu taçlandıracaklardır.(Milliyet)
DEYİM yerindeyse Beşiktaş turu avcunun içinden kaçırdı. Bu aşağılık kompleksinden bir an önce kurtulmamız lazım. Kendimize inanmamamız, ne olduğumu bilmemiz şart. Beşiktaş ‘taş’ gibi takım. Arsenal kötü mü? Asla değil. Ama Beşiktaş’la arasında çok fark yok. İlk maçta kaçan golleri gözünüzün önüne geçirin bir. Şimdi ‘Ah, vah’ diyoruz. Çünkü biz Arsenal’i eleyeceğize inanmıyoruz. Beşiktaşlı futbolcular Emirates’te kalp krizi geçireceklerdi. Arsenal vakit geçirirken, Beşiktaş tek kale oynuyor. Ama bir Alexis’imiz yok. Farkımız da bu.DEMBA Ba istediği topları alamadı. Oyunun büyük bölümünde Arsenal oynadı, Beşiktaş seyretti. Sonra İngilizler yoruldu, Kartal oynadı. Ama maçı çözmek için daha klas oyuncular olması şart. Beşiktaşlı futbolcular ellerinden geleni yaptılar. Kapasiteleri maksimumdaydı ama biraz da şans lazım.AH YÖNETİM AHTEKNİK olarak Beşiktaş’ı çok eleştiremeyiz. Slaven Biliç dersini iyi çalışmış. Belki Gökhan Töre’yi daha erken alabilirdi. Mustafa Pektemek’i oyunda tutup, Cenk’i 3. santfor olarak oyuna alabilirdi.BEŞİKTAŞ lige ve sezona hazır. Ama dün Devler Ligi’ni kaçırdı. Şimdi buradan yönetime sesleniyorum. Bu takıma neden 10 numara almadınız? Alacaksanız bu saatten sonraya neden bırakmadınız? İnanmak kazanmanın yarısıdır. Beşiktaş Olimpiyat’ta inanmamıştı, fazla büyütmüş gözünde Arsenal’i. Yazık oldu, yazık oldu.Wenger’e ders!DÜN akşam Beşiktaş Arsene Wenger’e futbol dersi vermiştir herhalde. Sen dün akşam kazandın ama ecel terleri dökerek kazandın. Dua et ki bizim Beşiktaşlı yöneticilerimiz transferi daha önce bitirmediler. Eğer Demba Ba ve 10 numara daha önce gelseydi seni Emirates’e gömerdik.Ba hazır değilOĞUZHAN kaliteli bir oyuncu. Ama bu tip maçlarda fakrını ortaya koyamıyor. Olcay olsun Veli olsun ellerinden geleni yaptılar. Savunmada Motta da, Ersan da, Franco da ellerinden geleni yaptı. Tek eksik goldü. O da Demba Ba yüzünden. Fizik olarak hazır değil hala. Feyenoord’a karşı sırıtmadı ama daha üst düzey Arsenal’e karşı defosu belli oldu. Eğer maksimumda oynasaydı dün gece gol bulabilirdi. Yine de canı sağolsun. Elinden geleni yaptı.(Vatan)
İlk maçta Arsenal’i sallayan, gollük pozisyonlar üreten, ancak yıkamayan Beşiktaş, taraftarına ‘umut’ aşılayarak gitti Londra’ya...Doğrusu bizler de en az onlar kadar, güvenmiştik Kartal’a.Ne var ki, Devler Ligi’nin gediklisi Arsenal’i evinde devirmek, sanıldığı kadar da kolay olmadığını cümle alem biliyor.Yine de “Neden olmasın?” dedik... Kaldı ki, ilk maçta rakibini sahasına kapatan Beşiktaş, kadrosuyla, sistemiyle, coşkusuyla bu zorluğu terse çevirecek donanımlara da sahipti. Ama böylesi iki ayaklı maçlarda, ilk bölümde yakaladığınız fırsatları gole, ya da gollere çeviremediğiniz zaman, rövanşta sıkıntıya yelken açarsınız. Futbol şansının yanınızda olmasını istersiniz.Aslında Beşiktaş, maça kötü başlamadı. Arsenal’ın yoğun baskısına, pas trafiğiyle ve de oyun disipliniyle set çekmesini de bildiler. Bu anlayış taa ki, uzatmanın son dakikasına kadar sürdü, Sanchez’in attığı gol, Kartal’ın tüm güzelliklerini sildi süpürdü! Ancak Beşiktaş, ilk yarıda pas yüzdesini bir türlü üçüncü bölgeye taşıyamadı. Yani, rakip savunmayı sıkıntıya sokacak, o duvarı aşacak, pozisyonlar üretecek gerekli sayısal çoğunluğu bir türlü yakalayamadı. İşin özeti, bu yarıda Kartal, hep duvara çarpıp, geri döndü! Artı, oyunun hemen başlarında hatalı geri paslarda, Tolga kalesinde iki kez sıkıntı yaşarken, bizim de yüreğimizi ağzımıza getirdi. Uzatmadaki Sanchez’in golünü de, alınmasın ama Tolga’ya da pek yakıştıramadık! O gol de, Tolga kadar savunmacıları da es geçersek, ayıp olur! Peki, ikinci yarı? Kartal, ‘bir’ gol için sahanın her yerinde ‘risk’ aldı, doğru yaptı, bizim de iştahımızı kabarttı. Başka bir deyişle Beşiktaş, gerçek kimliğini ortaya koydu, oyunun belli bölümlerinde öyle bir baskı yaptı ki, Arsenal savunmasına nefes aldırmadı. Bu baskı Gökhan Töre’nin oyuna girişiyle üst düzeye çıktı. Bu oyunda risk aldığınız anlarda kalenizde doğal olarak tehlikelere de davetiye çıkarırsınız. Neyse ki şansımız yaver gitti, o tehlikeler gole dönüşmedi.Debuchy’nin 75’de çift sarıdan oyun dışı kalması, Devler Ligi’nin kapısını çalan Kartal için büyük fırsattı. Ancak gelin görün ki, o ünlü İngiliz kilidini açacak, bir golü atacak, çilingiri mumla aradık, bulamadık! Arsenal’e elenmek elbette ne bir ayıp, ne de dünyanın sonudur.Ancak bu kadar iyi oynayıp, bir gol atamamak, insanı fazlasıyla üzüyor.(Milliyet)