Avrupa Parlamentosu’nun (AP) Avrupa Birliği’nin (AB) Türkiye ile üyelik müzakerelerini geçici olarak dondurması yönündeki kararı, halen içinde bulunduğumuz kritik ortamda, Ankara ile Birlik arasındaki gerginliği daha da kızıştırabilecek
bir gelişmedir.
Aslında AP’nin aldığı kararların tavsiye niteliğinde olduğu ve AB yönetimini bağlamadığı biliniyor. Dolayısıyla AB Türkiye ile ilgili AP’nin “tavsiye”sini yerine getirmek zorunluluğunu hissetmeyecektir. Böyle bir kararın hayata geçirilmesi için üye ülkelerin liderlerinden oluşan Konsey’in onayı lazım. Oysa bu üst organ
Türkiye ile müzakere sürecini askıya alma eğiliminde değil.
Hem sembolik, hem pratik
Sırf bu açıdan bakıldığında, AP’nin büyük bir çoğunlukla aldığı kararın
fazla bir değeri olmadığı düşünülebilir. Ancak her şeye rağmen, bu karar
hem sembolik, hem de pratik bir nitelik taşıyor.
Kararın sembolik anlamı, bu geniş uluslararası parlamentonun içinde yer alan Avrupa ülkelerindeki başlıca sağ ve sol partilerin -yanlış ve abartılı da olsa- Türkiye’deki son siyasal gelişmeler hakkında olumsuz bir kanaate sahip olmasıdır.
AP’nin aldığı kararın pratik tarafına gelince, yukarıda belirttiğimiz gibi, bunun bağlayıcı bir niteliği yok. Yani üyelik müzakereleri gene eskisi gibi devam edebilecek. Ama “eskisi gibi” derken eğer süreç yerinde sayacaksa, hiçbir ilerleme olmayacaksa, gerçekten bunun fazla bir kıymeti yok demektir.
Ancak kararın pratikteki asıl etkisi, Türkiye karşıtı baskıların (özellikle partiler vasıtasıyla) birçok Avrupa hükümeti üzerinde artması şeklinde olacak. Hele Almanya, Fransa, İtalya gibi önemli ülkelerin seçimlere gitmeye hazırlandığı şu dönemde...
Ayrıca bu tür baskılar, Avrupa’da Türkiye’ye karşı turizmden ekonomiye kadar çeşitli alanlarda da etkisini hissettirecektir. Nitekim olayın dün Borsa’ya yansılamarı da bunu gösteriyor.
Pas geçilir mi?
AP’nin kararını ilk refleksle “Ne yazar?” diyerek geçiştirmek doğru değil. Çok sayıdaki Avrupalı parlamenterin dünkü oylamada ortaya çıkan eğilimini, gerek kararın olası sonuçları, gerekse Türkiye’nin dışarıdaki imajı açısından ciddiye almakta yarar vardır.
Mesele sadece bu karara rağmen Türkiye’nin AB ile müzakere sürecinin devam edip etmemesinden ibaret değil, Avrupa ile ilişkilerin bundan sonra nasıl bir aşamaya gireceğidir. Tabii bunda da Ankara’nın alacağı tavır belirleyici olacaktır.
Bu bakımdan, AP’nin kararını soğukkanlılıkla değerlendirmek ve buna göre Türk dış politikasında Avrupa’ya nasıl bir yer verilmek istendiğine karar vermek gerek...
YARIN: AB ile farklı bir ilişki mi?