Dün sabah olağanüstü gelişmelere uyandık.
Adana’da valiliği hedef alan bombalı saldırıya ilişkin son dakika haberlerini, Fırat Kalkanı Harekâtı için El Bab sınırında bulunan TSK unsurlarına karşı düzenlenen hava saldırısında üç askerimizin şehit olduğu, biri ağır 10 yaralımızın bulunduğu haberi izledi.
Dünkü iç burkan gelişmelerden sadece biri sürpriz değildi.
Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye ile müzakerelerin geçici olarak dondurulmasına yönelik tasarıyı kabul etmesi.
El Bab operasyonunda ÖSO’ya destek veren Türk askerlerine yönelik saldırı, devlet aklıyla üzerinde durulması, ince elenip sık dokunulması gereken bir hadise.
Dün, saldırıya ilişkin TSK’dan yapılan kısa duyurunun ardından Ankara’da sivil ve askeri kaynaklarla yaptığım görüşmeler ışığında, şu tespit ve bilgileri paylaşabilirim:
Ankara’daki soru işaretleri
Ankara’daki tespitler, saldırının Suriye rejim güçleri tarafından yapıldığı yolunda. Buna karşın, TSK tarafından bilgilendirme yapılmadan önceki saatlerde bazı internet sitelerine Esad rejimi kanadından düşen haberler, soru işaretlerine yol açtı. Önce, “Biz yapmadık”, ilerleyen saatlerde ise, “Araştıralım, bilgi daha sonra verilecek” mealindeki açıklamalar dikkat çekmiş durumda.
Bir başka dikkati çeken husus, saldırının gerçekleştiği tarih. Tam bir sene önce, 24 Kasım’da, angajman kurallarını ihlal eden Rus uçağı, Türk Hava Kuvvetleri tarafından düşürülmüş ve bu Türkiye ile Rusya arasında krize yol açmıştı. Türk askerine yönelik dünkü saldırının, bu olayın yıldönümüne denk gelmesi, büyük bir soru işareti. Ancak kaynaklar, 24 Kasım’a denk gelmesine karşın, saldırının rejim uçağı tarafından gerçekleştirildiği gerçeğini değiştirmediğinin altını çiziyorlar. Rusya’nın bir süre önce Suriye rejiminin Türkiye’nin özellikle hava operasyonlarından rahatsızlık duyduğuna yönelik mesajlar vermesi ve Rusya yönetimi ile rejim arasındaki sıkı işbirliği gerçeği göz önünde bulundurulmakla birlikte asıl faile odaklanılması gerektiğinin altı çiziliyor. Ancak saldırının Rusya’nın ve Suriye rejiminin Türk savaş uçaklarının uçuşları konusunda yeniden, “yeşil ışık” yaktığı ve yoğun hava harekâtlarının düzenlediği bir dönemde gerçekleşmesi ayrıca dikkat çekici bulunuyor.
Saldırının rejim güçleri tarafından gerçekleştirildiği açıklansa da soru işaretleri çok fazla. Esad yönetiminin ordu güçlerine bütünüyle hakim olmaması, ordu güçleri içinde Esad’ın ya da etrafının dışında merkezlerin de bulunması, saldırının bu güçler tarafından mı organize edildiği sorusunu da akla getiriyor.
03.30’da gerçekleştirilen saldırının yüksek irtifada uçan savaş uçağı ya da uçaklarınca gerçekleştirildiği düşünülüyor. Ani biçimde gerçekleştirilen saldırının düşük irtifada gerçekleştirilmesi durumunda uçaksavar, makineli tüfekler ve zırhlı araçlardaki silahlarca karşılık verilebileceği, ancak bunun gerçekleşmediğine dikkat çekiliyor.
Akar’ın açıklaması
3 ayı geride bırakan Fırat Kalkanı Harekâtı süresince, ÖSO güçleri ya da TSK unsurları, rejimle hiç karşı karşıya gelmedi. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, geçen hafta, NATO Parlamenter Asamblesi’nde rejimin büyük önem verdiği Halep için, “Halep’le ilgili Türkiye’nin, TSK’nın bir tek mermi attığını söyleyen varsa ben istifa ederim. Bu terbiyesizliktir, iftiradır, yalandır, ahlaksızlıktır” ifadelerini kullanmıştı. Akar’ın bu ifadelerinin rejim tarafından memnuniyetle karşılandığı ve rejimi rahatlattığı biliniyor. Rejimin böyle bir tablo varken Türk askerini hedef alması, bu nedenle çok yönlü olarak değerlendiriliyor. Bölgedeki askerin Suriye güçlerine karşı olumsuz bir davranışta bulunmamasına karşın neden ani bir kararla saldırının yapıldığı, organize bir hareketin mi söz konusu olduğu masaya yatırılıyor.
Nokta istihbarat, nokta atış
Bölgedeki ÖSO unsurlarına özel kuvvetlerden oluşan timler eşlik ediyor. Fırat Kalkanı kapsamında Suriye’de 300’e yakın özel kuvvetler personeli, tank ve zırhlı araçlardaki personel bulunuyor. ÖSO gruplarına 10-15 kişiden oluşan özel kuvvet timleri harekât sırasında eşlik ediyor. Saldırıya uğrayan grup, El Bab’ın batı bölgesinde, Bab’a yaklaşık 1 km mesafede. Saldırıda ölen ÖSO mensubu ise yok. Bu veriler, uçakların sağlam bir istihbarat alarak nokta atışı yaptığı şeklinde değerlendiriliyor.
Saldırıdan hemen sonra gece 04.10’da Türk F-16’ları bölgeye hemen intikal ettiriliyor, ancak herhangi bir sıcak temas yaşanmıyor. Sıcak temas olasılığını da göz önüne alarak bölgeye intikal eden uçaklar, çevre kontrolü sonrası herhangi bir başka uçağın ya da saldırı düzenleyecek askeri bir unsurun olmadığını kayıt altına alıyor.
Sahadaki Türk askeri
Ankara, üç şehidin verildiği saldırıyla ilgili olarak uluslararası hukuktan kaynaklı tüm haklarını kullanacak. Ankara’da saldırının arka planının tam olarak aydınlatılmasına çalışılıyor. Bu yapılırken bölgede halihazırda çok sayıda Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının olduğu gerçeği ön planda tutuluyor. 300’e yakın personel, zırhlı araçlar ve uçaklarla yapılan operasyonlar dikkate alındığında soğukkanlı davranmanın önemine işaret ediliyor. Türkiye’nin Fırat Kalkanı operasyonuyla kazandığı zeminin de kaybedilmemesi gerektiği vurgulanıyor.
ÖSO, Fırat Kalkanı Harekâtı kapsamında El Bab merkezine olan mesafesini 1 km’ye kadar indirdi. Rejim güçlerinin ise özellikle Halep’in kuşatılması için büyük önem taşıyan El Bab’a mesafesi halen 10 km. Rejimin, Halep’te birlikte hareket ettiği unsurlar arasında ÖSO içerisinde de faaliyet gösteren bazı gruplar da bulunuyor. Rejimin, ÖSO’nun El Bab’ı alması durumunda, Halep’te birlikte savaştığı grupların da bu kent için, “iştahlanabileceği” kaygısını duyduğu yapılan değerlendirmelerden biri.
Sağduyuyla hesap sorma
Masadaki bir başka başlık ise PYD. Türkiye’nin PYD’yi vurmasının hem ABD hem Rusya tarafından istenmediği, her iki ülkenin, “Hedef DEAŞ olmalı” uyarıları dikkati çekiyor. El Bab’a ilerleyen ÖSO ve destek veren TSK unsurları, bölgede 11 köyü alarak bir cep oluşturan PYD’ye karşı da müdahalede bulunuyor. Saldırı değerlendirilirken bu parametre de unutulmuyor.
Türkiye’nin Suriye rejimiyle karşı karşıya gelmesine yol açabilecek bu gelişme karşısında devlet aklıyla hareket edilerek, soğukkanlılığı yitirmemekte fayda bulunuyor.
Unutulmaması gereken husus, Türkiye ile Suriye rejiminin açıktan çatışmasını isteyen güçler.
Başbakan Binali Yıldırım’ın dün söylediği gibi, elbette bu saldırı karşılıksız kalmayacak.
Ve yine Yıldırım’ın söylediği gibi, Türkiye’nin Fırat Kalkanı Harekâtı’ndan memnun olmayan çok sayıda aktör var.
Buna karşın odağında sağduyunun ve Türkiye’nin çıkarlarının olduğu bir hesap sorma süreci esas alınmalı.