Geçen Aralık’ta yol durumu verirken Dolmabahçe’den, Boğaziçi Köprüsü’ne giden yol derdik...
Bu Aralık’ta, 10 Aralık Şehitler Tepesi’nden, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’ne giden yol diyoruz.
Türkiye’de bir sürü caddenin, meydanın, üniversitenin adı değişti bu sene, başlarına şehitler ya da şehit adları geldi.
Belki Kayseri’de de bir durağın adı değişecek şimdi...
Hiç şüphesiz ki, 2016, Türkiye tarihinde, alçakların senesi olarak hatırlanacak...
DOLARIN YOKSA ÇÖPÜN VAR...
Her sene evlerden çöpe giden tekstil atığı 500 bin ton. Tekstil firmaları da yaklaşık 550 bin ton telef ürünü çöpe atınca, boşa giden tekstil ürünü 1 milyon tonu geçiyor.
Elektronik çöp üretiminde dünyada 17. sıradayız. Oysa o çöpün içinde demir, bakır, paladyum ve altın var. Geri dönüştürebilsek her sene 9 milyar doları bulan hurda ithalatımız azalacak.
Ürettiğimiz sebze ve meyvenin 4’te biri, yani 25 milyar liralık kısmı, kötü taşıma ve saklama nedeniyle daha evlere girmeden çöpe gidiyor...
Her sene yaklaşık 20 milyar liralık ilaç kullanıyoruz ama bu ilaçların 500 milyon liralık kısmı çöpe gidiyor.
Her yıl 500-600 bin ton kemik ve hayvansal yağı çöpe atıyoruz. Toplanabilse tavuk yemi ithalat rakamımız azalacak.
Çöpe giden ekmek sayısında son 3 yılda bir azalma var, buna rağmen her sene 1 milyar 400 milyon ekmeği çöpe atıyoruz.
Her sene yaklaşık 21 milyon liralık hayvan derisini çöpe atıyoruz.
Toplam nüfusu 9.5 milyon olan İsveç, çöp sayesinde İstanbul’un 3 katı kadar eve elektrik ve ısı sağlıyor. İsveç, çöp ithal ediyor biz dağ gibi çöplükler yaratıyoruz.
Kanalizasyona giden kullanılmış sıvı yağ, çöpe giden cam eşyalar, ayrıştırılmayan kağıt ürünleri gibi daha bir sürü madde var.
Yani bozdurmak için dolarımız yoksa da biraz özenle çöpten çıkaracağımız çok paramız var.
BRAVO PRAG BÜYÜKELÇİLİĞİ’NE
PKK’nın Suriye kolu YPG, nisanda, Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’da, bir ofis açmıştı.
O ofis, Çek Dışişleri Bakanı’nın Ankara ziyareti haftasında kapatıldı.
Çek makamları kapatma kararına gerekçe olarak güvenlik sıkıntısından söz etmişler.
PKK’ya yakın kaynaklarsa Prag’daki Türk Büyükelçiliği’nin ciddi bir mücadele verdiğinden söz ediyorlar.
Bravo Prag Büyükelçiliği’ne...
İLAHİ HASAN ABİ...
Hasan Cemal, Milliyet’i doğradı cuma günkü yazısında.
İddiası da, Abdi İpekçi adının unutturulmak istenmesi.
Acaba durum gerçekten öyle mi?
Koca Abdi İpekçi anısına düzenlenen bir yarışmaya sadece 7, Örsan Öymen anısına düzenlenen yarışmaya sadece 2 başvuru yapılmış... İşin doğrusu, Milliyet, Abdi İpekçi’nin anısına saygısından dolayı bu sene ödülü vermeme kararı aldı.
Jüri Başkanı olan Sedat (Ergin) Abi de Hasan Cemal’e konuşmuş ama işin sadece bir kısmını anlatmış.
Oysa jüri üyeleri de yarışmaya başvuru sayısının az olmasından yakındılar.
Çoğu Abdi İpekçi döneminden beri Miliyet’te çalışan isimler de aileyle konuştular, durumu anlattılar, gerçekten Abdi Bey’in adına yakışır bir yarışma olması gerektiğinde uzlaştılar.
İşin perde arkası bu ama hem Hasan Abi’ye hem de Sedat Abi’ye etmem gereken iki çift laf var.
Daha bu sene, Altın Kelebek Ödülleri’nde, Hande Fırat’ı “en iyi spiker” kategorisine alan sonra da kategori değiştiren kimdi?
Demek ki jüri kararları bazen geçersiz olabiliyormuş.
O zaman kimse Hürriyet’in işine karışmadı, “Hande zaten kariyeri boyunca hiç spikerlik yapmadı ki, jüri olarak aklınız neredeydi? diye sormadı.
Doğrusu da bu zaten, herkes kendi gazetesinde olan bitene bakmalı...
Hasan Abi’ye gelince, 2004’te, İsviçre’de, bir otel dolusu gazeteci olarak hepimiz Hasan Abi diye seslenirdik, hâlâ da öyle sesleniriz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da bir keresinde “Hasan Abi” ifadesini kullanmıştı diye hatırlıyorum.
Şimdi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yakınlık üzerinden başkalarını eleştirdiğini görünce, ilahi Hasan Abi dedim içimden...
Başka da diyecek söz bulamadım...