13.03.2008 - 01:00 | Son Güncellenme:
İLKNUR TAŞ
Dans ve bale eğitimi aldıktan sonra süpriz bir şekilde oyunculuğa adım atan ve ilk sinema filmi “Barda” ile SİYAD’ın “Umut Veren Genç Sanatçı” ödülüne layık görülen Melis Birkan, bu ödülün kendisini çok mutlu ettiğini ve daha çok heveslendirdiğini söyledi... Dört yıl gibi kısa bir süreye “Barda”, “Ulak” ve “Amerikalılar Karadeniz’de 2” filmlerini ayrıca “Çapkın” ve “Köprü” dizilerini sığdıran Birkan, kendisini birçok oyuncudan daha şanslı görüyor. Söylenenlerin aksine “Barda” filmindeki tecavüz sahneleri ile parlamadığını dile getiren Birkan “Sevişmem, öpüşmem, bu sahnede oynamam demek bana şımarıklık geliyor” dedi. İki yıldır çekimleri Eskişehir’de çekilen Star TV’nin “Köprü” dizisinde Elmas karakteri ile ekrana gelen Melis Birkan “Orada kral gibi yaşıyoruz” diyerek memnuniyetini dile getirdi.
Dans ve bale yapan biri olduğunuzu biliyoruz. Oyunculuğa başlamanız nasıl oldu?
Öyle oyunculuk sevdam olmadı hiçbir zaman. Konservatuvar bale ve modern dans mezunuyum. Çok oyuncu arkadaşım vardı ama benim aklımda hiç oyunculuk yapmak yoktu. Mezun olduktan sonra menajerim Özlem Durak’la karşılaştık. Bana kartını uzatıp aramamı söyledi. Türk filmlerindeki gibi oldu. 1,5 yıl direndim, “oyuncu olmayacağım, ben dansçıyım” dedim. En sonunda bana benden çok inanarak bu işe girmemi sağladı. Çok sürpriz bir şekilde oyunculuğa adım attım. Oyuncu olduğunu söyleyebilmek büyük bir cesaret. Asla böyle bir cesaretim yok. Kenarından kıyısından başladım, çok keyif alıyorum.
‘Çok şanslıyım’
Kaç yıl önce başladınız oyunculuk yapmaya?
Dört yıl oldu. Bu süre içinde “Ulak”, “Barda” ve “Amerikalılar Karadeniz’de 2” filmleri ile “Çapkın” ve “Köprü” olarak iki dizde oynadım. Ne yapabilirim diye kendimle uğraşmakla geçti bir süre. Çünkü kendimle ilgili hiçbir şey bilmiyordum. Görmek, neyin ne olacağını tartmak iki yılımı aldı. Bu filmlerde ve dizilerde oynamam hızlandırılmış olarak 2,5 yıla sığdı.
2,5 yıla üç sinema filmi ve iki dizi sığdırmışsınız. Siz bu anlamda kendinizi şanslı görüyor musunuz?
Çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Bir sürpriz ve onun devamında olan şeylerdi. Bu anlamda bir kariyer planlamam yoktu. Özlem benim adıma o kadar çok düşünüp planlıyor ki, bana uygulamak düşüyor sadece.
Oyunculukla ilgili ders aldınız mı?
Bir okula gitmedim. İlk başladığım dönemde tiyatrocu Levent Can’la konuşmuştum. Bir takıp kitaplar önerdi onları okudum. En büyük eğitimi sette alıyorum.
İlk sinema filminiz “Barda” size SİYAD’tan “Umut veren genç sanatçı ödülü”nü getirdi. Bu ödülü bekliyor muydunuz?
İlk ödülüm ilk filmimle geldi. Hiç tahmin bile edemiyeceğim bir durumdu. ‘Barda’ ödül dışında benim için bütün ekibiyle, senaryosuyla çok özel bir filmdi. Bu kadar yolun başındayken SİYAD gibi önemli bir kurumun bana bu ödülü layık görmesi, umut verdiğimi düşünmeleri benim için çok önemli.
“Barda” filmindeki tecavüz sahneleriyle gündeme geldiğinizi düşünüyor musunuz? Bu rolün hayatınızın dönüm noktası olduğunu düşünüyor musunuz?
“Barda” filminden önce “Çapkın” dizisinde oynamıştım. Konusu çok önemli olduğu için, sinemaya farklı bir soluk getiren aykırı bir işti. Kadrosu ve yönetmeni çok iyiydi. Gerçeğe dayanan ciddi ve zor bir konusu var. Şiddet, dayak, tecavüz vardı içinde. Ben o tecavüz sahnesiyle parladığıma inanmıyorum. Siz eğer bir şeye inanarak yola çıkıyorsanız ki, ben inanarak çıktım bu yola. Bu filmdeki hayatın içinde olan şeylerdi. Film bittikten sonra bu olayı yaşayanların ağzından duyduğumda nefesim kesildi. Biz o kadar ağır bir şey çekmedik. Onlar bizden çok daha ağır şeyler yaşamışlar.
Bu sahnelerde oynamak cesaret ister diyebiliyor musunuz?
Böyle hayatın içinden bir şey çekiliyorsa “Ben bunu yapmam, bu sahnede oynamam” demek bana şımarıklık geliyor. O anlamda öpüşmek, el ele tutuşmak, sevişmek herkesin yaşadığı şeyler. Ben bunların sadece ekranda ya da beyaz perdede abartılmasından yana değilim. Bu benim tercihim, başkalarının tercihine saygı duyarım.
Bu ödül size ne gibi geri dönüşümler getirdi?
Ödülü aldıktan sonra eve gittim çantamı aldım ve Eskişehir yollarına düştüm. Ne olduğunu anlamış değilim hala. Gelen tebrik telefonlarıyla anlıyorum. Öyle çok özel bir beklentim yok. İnşallah daha perçin-leyerek, daha güzel işleri getirecek bu ödül bana.
“Köprü” dizisi devam ediyor. Eskişehir’e gidip gelmekten sıkılmadınız mı?
İstanbullu olduğumuz kadar Eskişehirli olduk. Keyifli bir şekilde gidip geliyorum. Gidip gelmeye alıştık iki yıldır. Belirli zorlukları var tabii. Daha programlı yaşamak zorunda kalıyoruz. İstanbula gelince biriken işleri halletmekten dolaşmaya, gezmeye fırsat kalmıyor. Ama keyif aldığım için bir sorun teşkil etmiyor.
‘Kral gibi yaşıyoruz’
Eskişehir halkıyla akraba olmuşsunuzdur artık?
Bizi inanılmaz bir şekilde benimsediler. İlk defa uzun soluklu bir dizi çekiliyor. Bizimle çok ilgililer. Erzincanlılar bize burada çekilmiyor diye kızıyorlardı ama Eskişehirliler çok memnun hayatlarından. Bizi çok iyi ağırlıyorlar. Orada kral gibi yaşıyoruz. Çok misafirperverler.
Oynadığınız Elmas karakteri sürekli ağlıyor. Bu sizi zorluyor mu?
Arada bir gülse de, ona ağlamayı unutturmamak gerekiyor. Beni ağlatmayı seviyorlar rol olarak. Çok ağlıyorsun dediler o yüzden arada bir yüzümü güldürüyor senaristimiz. Ağlama sahnelerinde zorlanmıyorum. Olabildiğince rolüme kaptırdığım için Elmas’ın ağlama durumları beni zorlamıyor.
Recep Yazıcıoğlu’nun hayatını konu alan bir dizide oynuyorsunuz.
Diziye başlamadan önce Ayşe Kulin’in “Köprü” kitabını okudum. Recep Yazıcıoğlu’nun hayatıyla ilgili bulabildiğim kaynaklardan bir şeyler okudum. Recep Yazıcıoğlu’nu o kadar seviyorlar ki, onunla karşılaşan herkesin onunla ilgili çok güzel hikayeleri var, bize anlatıyorlar.
Dans edenleri görünce burnumun direği sızlıyor
Dans ve bale defterini tamamen kapattınız mı?
Hayır kapatmadım ama şu anda yapabileceğim bir yer yok. Hele ki bu tempoda hiç yapacak durumda değilim. Türkiye’de dans çok geçerli bir meslek değil zaten. AKM’de yedi yıl çalıştım. Bale yapmam gerekiyordu ama ben istemiyordum o nedenle ayrıldım. Modern dans için vakit ayırmanız lazım. Aslında dans etmeyi çok özlüyorum. Arkadaşlarımın gösterilerine gittiğimde burnumun direği sızlıyor. Öyle seyretmek de çok keyifli. Şu anda çok keyif aldığım bir işi yapıyorum. İkisini de devam ettireceğim bir ortamın olmasını çok isterim.