19.10.2009 - 10:03 | Son Güncellenme:
KİMLİKSİZ GELDİLER Terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'ın, çağrısı üzerine Kandil ve Mahmur Mülteci Kampı'ndan Türkiye'ye geçmek üzere Irak tarafında bulunan Halil İbrahim Sınır Kapısı'na gelen aralarında çocuk ve kadınların da bulunduğu 34 kişilik grup, Mesut Barzani liderliğindeki Irak Kürdistan Demokrat Partisi yetkilileri ile görüştü. Türkiye'ye gelen grup saat 17.45'te sınırdan içeri alındı. PKK'lıların sorgulamaların yapacak 4 özel yetkili cumhuriyet savcısı helikopterle Habur Sınır Kapısına geldi.
Bölücübaşı Abdullah Öcalan'ın çağrısı üzerine Kandil Dağı ve Mahmur Mülteci kampından sabah saatlerinde yola çıkan PKK'lı grubun Habur Sınır Kapısı'na 200 metre uzaklıkta bulunan Halil İbrahim Gümrük Kapısı'nda üzerlerinde kimlik ve belge olmaması nedeniyle bekletildiği bildirildi. 34 kişilik PKK'lı gruba, 10 yıl önce yine Öcalan'ın çağrısı üzerine Şemdinli üzerinden Türkiye’ye gelen terörist grup içinde yer alan Seydi Fırat'ın da yeraldığı 3 kişilik heyet eşlik etti. 3 kişi, sınırdan geçiş ile ilgili IKDP'li yetkililerle görüştü.
Türkiye'ye bugün gelen 34 kişilik grubu arasındaki PKK'lılar arasında silahlı eyleme katılan örgüt üyelerinin bulunmadığı, sadece aralarındaki 5 kişi hakkında daha önceden ‘terör örgütü propagandası yapma’ ve ‘örgüt üyesi olma” suçlarından işlem yapıldığı ileri sürüldü.
MEKTUBU AÇIKLADILAR PKK tarafından yurda gönderilen grubun bereberinde getirdikleri, Cumhurbaşkanlığı, TBMM'ye sunulmak üzere hazırlanan ve 9 maddeden oluşan mektupta, ağırlıklı olarak dil, kültür ve kimlik taleplerine yer verildi. Kandil Dağı'ndan gelen 8 kişilik PKK'lı grubun sözcüsü Şerif Gençdağ, ‘Pişmanlık Yasası'ndan yararlanmayacaklarını söyledi. PKK'lı grup tarafından getirilen, ‘Türkiye Cumhuriyeti devletinin sayın yetkililerine, Türkiye halklarına ve demokratik kamuoyuna' başlığını taşıyan mektup şöyle: “Türkiye, çok önemli ve kritik süreçten geçmektedir. 29 Mart yerel seçimleri ardından gelişen demokratik açılım tartışmaları önemli düzeye ulaşmış bulunmaktadır. Önder Abdullah Öcalan'ın hazırlayıp sunduğu ‘yol haritası' verilmemiş olsa da yarattığı tartışma ekseni ve devlet yetkililerinin de bazı olumlu açıklamaları barış ve demokratik çözüm umutları güçlendirmiştir.
Geniş kesimlerin henüz sınırlı düzeyde de olsa tartışma ortamına katılımları bile devleti ve toplumuyla Türkiye’nin, ciddi demokratikleşme, uzlaşı ve birbirinin haklarına saygı duyma ihtiyacının olduğunu açığa çıkarmıştır. Kürt Özgürlük Hareketi'nin büyük fedakarlıklarla tek taraflı eylemsizlik durumunu sürdürdüğü bir ortamda yürütülen tartışmalarla Türkiye toplumu Kürt toplumsal olgusu ve sorunuyla bir yüzleşme sürecine girmiştir. Bu gelişmeler Türkiye'nin demokratikleşmesini ve Kürt sorununun barışçıl ve demokratik çözümünü esas gündem haline getirmiştir. Türk ve Kürt toplumlarında sorunların şiddet temelinde çözülemeyeceği kanaati iyice hakim hale gelerek, sorunların çözüm yöntemi olarak demokratik siyasetin işletilmesinin önemi çarpıcı biçimde netleşmiştir.
Bazılarımız, Kürt sorununun çözümsüzlüğünden ve yürütülen yanlış politikaların ağır sonuçlarını anı anına yaşayan Mahmur halkını temsil ediyoruz. 90'lı yıllarda köylerimiz dönemin Türk devlet güçleri tarafından uçak ve toplarla vurulması sonucu, yakılıp- yıkıldı. Tüm bu saldırılardan korunmak amacıyla üzerinde doğup- büyüdüğümüz topraklardan göç etmek zorunda kalarak yıllarca en amansız koşullarda yaşam mücadelesi verdik. Bir çoğumuzun yakınları uygulanan bu yanlış politikalar sonucu yaşamını yitirdi. Bir çoğu da, dönemin devletin yetkilileri tarafından ‘faili meçhul' biçimde katledildi. Bu yakınlarımızın nasıl katledildiğini, cenazelerinin nerede olduğunu da hâlâ bilmiyoruz. Binlercesi sakat bırakıldı. Yine yüzlerce yakınımız da, hâlâ cezaevlerinde bulunmaktadır. Yaşanan sürecin tüm acı ve sıkıntılarını yaşamış Mahmur halkı olarak, tüm bu nedenlerden dolayı belki de bizim kadar hiç kimse kendi kimliğiyle özgürce ve barış içinde yaşamayı yürekten isteyemez.
Bazılarımız ise, Kürt sorunun çözümsüzlüğün sonucu olarak yaşanan haksızlıkları, adaletsizlikleri ortadan kaldırmak, Kürt sorununun demokratik çözümü ve halklarımız arasında eşit-özgür ve kardeşçe bir yaşamın gerçekleştirilmek için, yıllarca dağlarda en zorlu koşullarda ağır bedeller ödeyerek onurlu bir kimlik ve özgürlük mücadelesi yürüttük. Bu bizim var olma gerekçemiz oldu. Her çatışmalı sürecin diyalog, uzlaşma ve barışçıl çözümü de olmalıdır. Sorun anlaşıldıktan ve çözümü tartışılmaya başlandıktan sonra, çatışmayı karşılıklı olarak yürütmek değil, diyalog ile barışçıl çözüme ulaşma arayışında olmayı daha ahlaki ve ilkesel buluyoruz. Barışı ancak ve ancak ona inanların gerçekleştireceğine inanıyoruz. Benzer çatışmalı süreçleri yaşayan toplumlar nasıl ki, sorunlarını müzakere yoluyla çözdülerse, bizler de kendi özgünlüğümüzde ve aramızda sorunu uygar yol-yöntemlerle çözebiliriz. Bu nedenle de bizler kimi ciddi engelleri olsa da, başlatılan süreçte mevcut durumda yaşanan tıkanıklıkları aşmayı önemli bir görev olarak görüyoruz. Bu sorumluluk bilinciyle sürecin ilerletilmesi için Önderliğimizin çağrısına, halklarımızın barış umutlarına ve özgürce birlikte yaşama arayışına cevap olmak istiyoruz.
“BEDEL ÖDEMEYE HAZIRIZ” Bu adımımızla Kürt sorununa barışçıl ve demokratik siyasi çözümün önünü açmak ve demokratik siyaseti işlevsel kılınmasını talep ediyoruz. Daha önce yaşanan benzer deneyimlerde olumsuz yaklaşıma rağmen atmış olduğumuz bu adımla Kürt halkının ve önderinin barış ve demokratik çözümde ne denli kararlı, iyi niyetli ve ısrarlı olduğunu bir kez daha ortaya koymuş oluyoruz. Tüm ilgili, barışsever kesimlerin attığımız bu barış adımına gereken değeri vererek, anlam biçeceğine ve onurlu bir barış yaklaşımına destek sunacağına inanıyoruz. Ve bu inancımızın bir sonucu olarak bu fedakarlığı göstererek ödenmesi gereken bedel ne ise ödemeye hazır olduğumuzu da belirtmek istiyoruz.
Türk devlet yetkililerinin ve tüm barışseverlerin attığımız bu adımlar karşısında gereken sorumlulukla hareket edeceklerine inanıyoruz. Kısaca ve özce ortaya koyduğumuz mesajlarımızın pratikte hayat bulması ve ortak yaşam koşullarının olgunlaşması için en öncelikli taleplerimizi şöyle sıralayabiliriz;
- Abdullah Öcalan’ın hazırladığı Kürt sorununun barışçıl ve demokratik siyasi çözümü için yol haritasının ilgili muhataplarına verilmesini ve tüm kamuoyuna açıklanması,
- Askeri ve siyasi alana dönük operasyonların durdurulmasını ve Kürt sorununun barışçıl ve demokratik siyasi çözümünün önünün açılmasını ve bu çözümün Türkiye’nin gerçek anlamda demokratikleşmesine bağlı olarak Kürt halkının özgür iradesini esas alma temelinde diyalog ve müzakere yöntemiyle gerçekleştirilmesini,
- Türkiye demokratik ulusunun bir parçası olarak Kürt halk kimliğimiz temelinde ve anayasal güvenceye sahip olarak özgür, eşit ve birlikte yaşamak,
- Anadilimiz olan Kürtçeyi her yerde özgürce konuşmak, öğrenmek, geliştirmek ve tarihi değerlerimizi, kültürümüzü ve coğrafyamızı anadilimizde yaşamak,
- Çocuklarımızı Kürtçe adlandırmak, Kürtçe eğitmek ve büyütmek,
- Kürt halkı olarak tarihimizi, kültürümüzü, sanat ve edebiyatımızı özgürce yaşamak, geliştirmek ve korumak,
- Kendi kimliğimizle demokratik toplumsal örgütlenmemizi geliştirmek, demokratik siyaset yapmak ve kendimizi özgürce ifade etmek,
- Kürdistan’ın köy, kasaba ve şehirlerinde özel harekatçı, korucu ve polisin baskı ve zulmünden uzak, yeterli imkanlara kavuşmuş ve güvenlik içinde yaşamak,
- Türkiye’nin demokratikleşmesini ve bunun için sivil-demokratik bir anayasanın hazırlanmasını istiyoruz.
- Bu taleplerimiz temelinde, Kürt sorununun demokratik çözümünü, Türkiye’de barış ve demokrasi isteyen herkesle tartışmak ve birlikte çalışmak için bu adımı atıyoruz. Biz bu adımımızla tarihi yaşamaya geliyoruz. Adımımızın başarılı olacağına inanıyor ve bu temelde tüm barışseverleri saygıyla selamlıyoruz.
4 SAVCI GÖREVLİ
Şırnak Valisi Ali Yerlikaya, Cizre ve Silopi kaymakamları ile birlikte Habur Sınır Kapısı’na giderek önlemleri yerinde inceledi. Güvenlik güçleri tarafından karşılanacak gruplar için, özel yetkili 4 savcı görevlendirildi. “Barış grubu”, aynı gün serbest bırakılması halinde araç konvoyu eşliğinde Diyarbakır’a, oradan da Ankara’ya geçecek. Konvoyun güzergâhındaki il ve ilçelerde, barış etkinliklerinin düzenlenmesi bekleniyor.Dicle Haber Ajansı’na açıklama yapan DTP Eşbaşkanı Emine Ayna da barış gruplarında bulunanların tutuklanması halinde bundan sürecin başlaması için öneride bulunanların sorumlu olacağını ve “aracılara” dikkat edilmesi gerektiğini söyledi.Kandil ve Mahmur’dan gelecek grupların ardından, Avrupa’dan gelecek üçüncü grup da çarşamba günü İstanbul Atatürk Havalimanı’na inecek. DTP İstanbul il örgütü, gelecek olan grubu karşılamak için bir gece Fatih’te “Barış çadırı” kurarak nöbet tutacak.
DTP, havaalanındaki karşılamayı mitinge dönüştürmeyi amaçlıyor. Barış gruplarının karşılamasına 100’e yakın avukat da katılacak.Silahsız geleceklerKandil’den 3 grup halinde yola çıkan ve silahsız oldukları kaydedilen 8 örgüt üyesinden 4’ü kadın. Gruplara Bülent Aka, Nurettin İsmail Turgut ve Zehra Tunç’un liderlik yaptığı belirtildi. Aynı şekilde Avrupa’dan gelecek PKK’lı grubunda “Sakine” kod adlı kadın yönetinin olduğu öne sürüldü.Habur Gümrük Kapısı’na saat 11.00 sıralarında ulaşacakları öne sürülen PKK’lıların işlemleri için bir merkez valisi görevlendirildi.PKK’lıları karşılayacaklar arasında yer alacak 30 avukat ise özel yetkili 4 savcının ifade işlemleri sırasında hazır bulunacak.
KİMLER GELDİ?
Mahmur’dan Türkiye’ye gelenlerle ilgili bilgiler şöyle:
Kamil Yüksel: 1959 Şırnak-Silopi doğumlu. Kamil Yüksel ile birlikte 1977, Zaxo doğumlu Hamsiye ile üç çoğu Helena, Hevi ve Bewar ile birlikte grupta yer alıyor.Nurettin Turgut: 1960 Hakkâri doğumlu.Musa Tomak: 1984 Cizre doğumlu, 1985 Cizre doğumlu eşi Nurcan Tomak ve Rojda isimli küçük kızı ile geliyor.Yusuf Şen: 1949 Uludere doğumlu, 1994’te göç etti.Cane Kabul: 1969 Şırnak doğumlu, 1993’te göç etti.Sait Şedal: 1955 Yüksekova doğumlu, 1994’te göç etti.İsmail Ayaz: 1988 Şırnak doğumlu, 1994’te göç etti.Ayşe Kara: 1983 Uludere doğumlu, 1994’te göç etti.Sosin Yaman: 1954 Uludere doğumlu, 1994’te göç etti.Abdullah Yaman: 1992 Uludere doğumlu, 1994’te göç etti.Emine Sağat: 1955 Şırnak doğumlu, 1992’de göç etti.Melekşa Soydan: 1973 Yüksekova doğumlu, 1971 doğumlu eşi Mikail Soydan ile geliyor. 1995’te göç etmişlerdi.Haci Sorgül: 1955 Cizre doğumlu, 1994’te göç etti.Mehmet Adanmış: 1970 Siirt doğumlu, 1993’te göç etti.Fatma İzer: 1987 Şırnak doğumluNizar Buldan: 1987 Yüksekova doğumlu, 1994’te göç etti, üniversite öğrencisiBülent Aka: 1983 Yüksekova doğumlu, 1994’te göç etti, Selahaddin Üniversitesi’nde hukuk mezunu.Mehmet Kaçan: 1970 Uludere doğumlu, 1993’te göç ettiZehra Tunç: 1985 Uludere doğumlu, 1994’te göç etti, Selahaddin Üniversitesi öğrencisi.
3