İSTABUL’-DAKİ terör saldırısı gene içimizi acıttı.
Yapanları lanetliyorum.
Yaşamını yitirenlere rahmet, ailelerine ve camialarına başsağlığı, yaralılara şifa diliyorum.
.......................
Olayın PKK imzalı olması ihtimali büyük.
Ama...
PKK tek başına ve dış desteksiz ayakta kalamazdı. Böylesine pervasız saldırıları sürdüremezdi.
Siyaseti okuyabilenler gözlerini ABD’ye çeviriyor.
ABD’nin “doğrudan PKK’yı beslediği, yönlendirdiği” elbette söylenemez.
Zaten... ABD Büyükelçisi’nin de olaydan hemen sonra yaptığı “kınama” açıklaması ortada.
Ancak...
PKK’nın uzantısı olan PYD’ye her türlü desteği sağladığı, Suriye’de PYD güçlerini “kara kuvveti” olarak kullandığı, Washington’un “terör listesinde” PKK yer aldığı halde uzantısı PYD’nin liste dışı bırakıldığı da bir “duyarlı” gerçek.
“PKK’nın, kendi uzantısı PYD’den proteinlendiğini” düşünmek için fazlasıyla “naif” olmak gerekir.
Bu durumda “PKK’nın dolaylı olarak ABD’yi arkasında hissettiği” düşünülebilir.
.......................
Daha önceki hükümetlerde Başbakanlık, İçişleri Bakanlığı, en üst düzeyde komutanlık yapmış olanlardan şu “ortak yargıyı” dinledim:
“PKK -büyüklü küçüklü devletlerin- dış desteklerden koparılmadıkça bitirilemez.”
ABD’nin “dolaylı” gölgesi, izleri bu nedenle de iyi irdelenmeli.
Şöyle başlayabiliriz...
AK Parti 2002’de iktidar olmadan önce, ABD, Suriye’den sınır dışı edilen PKK’nın kurucusu ve tek adamı Abdullah Öcalan’ı -adeta- paketleyerek Türkiye’ye teslim etmişti.
Hatırlayalım.
Öcalan Suriye’den sonra hiçbir ülkeye sığınamadı.
Moskova, Roma, Atina’da birkaç gün kalabildikten sonra “sır” oldu.
Bir süre sonra Amerikalılar onu Afrika’daki bir Yunanistan Büyükelçiliği’nden aldılar. Gözleri bantlı olarak havalimanında motorları çalışır haldeki Türk özel jetine götürdüler. İçerideki MİT ekibine teslim ettiler.
Birkaç saat sonra Öcalan artık Türkiye’deydi.
Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in yakınlarından dinlediğime göre, Bülent Ecevit, ABD’nin bu sürpriz hediyesine çok şaşırmış.
“Amerika bunu neden yaptı, hiç anlayamıyorum” demiş çevresine.
.......................
Burada durup düşünmek ve sorgulamak gerekir:
“O zaman PKK’nın 1 numarasını paketleyip Türkiye’ye teslim eden, PKK’nın uzun süre kendisini toparlayamayacak kadar belinin kırılmasına neden olan ABD’ydi.
Şimdi aynı ABD, -PKK’nın Suriye’deki uzantısı olan PYD’yi nasıl oluyor da destekliyor?”
Sorgulamayı sürdüreyim:
“Hem de PYD’nin komutanlarından çoğunluğuyla savaşçılarına kadar silahlı gücünün PKK’lılardan oluştuğunu bilmesine rağmen... PYD’ye verdiği lojistiğin ve de moralin dolaylı olarak PKK’ya geri döndüğünü görmesine karşın.
Bunu nasıl ve neden yapıyor?”
Son soru:
“Aradan geçen sürede Ankara ve Washington arasında neler geçti ki Amerika 180 derece konum değiştirdi?”
.......................
Eğer PKK’nın bitirilmesi için kendi güvenlik güçlerimizin -ki görevlerini hayatları pahasına başarıyla yaptıkları bir gerçektir- yanı sıra örgütün büyük ve küçük devletlerin desteklerinden koparılması zorunluksa ABD’den başlamak gerekir.
Bunun için de yukarıdaki soruların cevabını bulmak önceliklidir.
“Teşhis” doğruysa “tedavi” de “doğru” olabilir.
Düşünmeliyiz, ABD’nin ilk hediye paketi “APO” iken, “PYD” neyin hediyesi?
Nereden nereye...