Pazar günü “ecelsiz öldürülmüş” babaların çocukları bir araya geldi, babalarını andı
“Ecelsiz öldürüldük. Vurulduk ey halkım, unutma bizi...” 21 Haziran 2009 Pazar günü, birçok çocuk babalarına hediyeler verirken, yıllardır bugünü mezar taşları başında geçiren çocuklar, ‘ecelsiz öldürülmüş’ babaların çocukları bir araya geldiler. Tek başlarına değil el ele tutuşarak andılar babalarını bu kez.
“Benim Babam Bir Kahramandı” adını taşıyan buluşmayı 1980 yılında evinin önünde kurşunlanan yazar Ümit Kaftancıoğlu’nun gelini Canan Kaftancıoğlu düzenlemişti. İstemişti ki babalarının elini zamansız bırakmak zorunda kalan çocukların sesi duyulsun bu Babalar Günü’nde.
Mekân, Esenkent Rıfat Ilgaz Açıkhava Tiyatrosu’ydu. Sunucu İlknur Kaplan’ın, Uğur Mumcu’nun 1975’ten gelen sözleriyle, “Bir gün sesimiz hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım, unutma bizi!” diye açtığı gece, o çocukların anılarıyla devam etti.
‘Babam hangi damarlara bastı’
1978 yılında, kontrgerillayla ilgili bir dava açmak üzereyken öldürülen savcı Doğan Öz’ün yüzü sahnedeki perdede belirirken, onu kendi satırlarıyla andı çocukları. Önce oğlu Yüce Turan Öz babasının şiirlerini okudu, ardından tiyatro oyuncusu kızı Bengi Heval Öz babasının son raporunu okudu. Babasının hangi damarlara bastığı, daha da basmak üzere olduğu bilinsin istiyordu...
1979 yılına geçtik sonra, Milliyet gazetesi genel yayın yönetmeniyken öldürülen Abdi İpekçi’yi kızı Nükhet İpekçi anlattı. Hayallerinden söz etti, “Başka çocuklar babalarına büyük armağanlar verebilirken, ben de bu kadarcık hayal kurabilirim” diyerek... Duruşma salonlarında bir araya gelmekti hayali, adalet istemek... Hatta belki tetikçilerin yakınlarıyla da yan yana durmak.
“Gökçen Çatlı’dan aldım bu fikri” dedi; “Tele-vizyonda izledim. Onun dili mağdurun diliydi. Bizim babalarımız aynı hikâyenin içinde yok ettirildi. Bize bu hikâyeyi yaşatanlara hesap sorabiliriz.”
1979’da öldürülen Adana Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul’u kızı Ayçil Yurkadul Şahin’in mektubundan dinledikten sonra sosyolog Cavit Orhan Tütengil’in kızı Deniz Tütengil çıktı kürsüye. “7 Aralık 1979’da bir cinayet işlendi. Öldürülen kişi benim babamdı...” Annesinin gazetecilere isyanını hatırladı sonra: “Gidin katillerin fotoğrafını çekin...” 30 yıl geçmişti aradan. Katillerin fotoğrafı hiçbir zaman çekilememişti...
Sonra bir dia gösterisiyle gerçek bir aydın mezarlığı olan ülkemizin siyasi cinayetler bilançosunu izledik sessizce. 1910’da Ahmet Samim ile başladı resm-i geçit, 2007’de Hrant Dink ile son buldu. Bahriye Üçok’lar, Turan Dursun’lar, Metin Altıok’lar, Sevinç Özgüner’ler, Uğur Mumcu’lar, bir bir geçtiler aydınlık yüzleriyle.
1980’leri Ümit Kaftancıoğlu’nun oğlu Ali Naki Kaftancıoğlu açtı. Dünyanın en eğlenceli babasını, yöresine âşık, halkını, bir de kuzinede pişmiş patatesi elleri yanarak yemeyi seven babasını anlattı özlemle. “Sıra bana geliyor” diyerek nasıl hızla çalıştığını, daktilo seslerinin, sigaranın ve ülkücü tehditlerinin nasıl arttığını... Sonra... “Önüne çıkamayanlar arkasından dokuz kurşunla ancak susturabilmişti bu ezgili, kocaman yüreği...”
‘Gözyaşlarımı hâlâ akıtmadım’
Gene 1980’de öldürülen DİSK Başkanı Kemal Türkler’in kızı Nilgün Türkler babasına seslendi sonra: “Canım babam, senin güzel yeşil gözlerini görmeyeli tam 29 yıl oldu. Mahkemen, inanmayacaksın ama hâlâ sürüyor. Sana söz verdiğim gibi, gözyaşlarımı hâlâ akıtmadım.”
“Babamdan hâlâ korkuyorlar” dedi sonra; “Korksunlar. Demokrasi düşmanları, katil faşistler korksunlar. Biz devrim şehitlerinin tohumlarıyız, bizden korksunlar.” Ve babasının meşhur ‘Birlik Dayanışma selamıyla’ indi sahneden.
1980’de gözaltında dövülerek öldürülen yayıncı İlhan Erdost’un eşi Gül Erdost, “Kenan Evren ve yandaşları yargılanınca konuşacağım” diye girdi söze. Bunu görmek ilk dileğiydi hayatta, ikincisi ise ‘unutulmaya yüz tutan canlarının’ ders kitaplarına girmesi.
Turan Dursun’un öldürülmesini ve sonraki süreci kendisine müthiş benzeyen oğlu Abit Dursun’dan dinledik. Derken CHP Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz Ateş kürsüye gelerek coşkulu bir konuşma yaptı.
Ve bir kez daha diller tutuldu Sivas’ta yanan Behçet Aysan’ın kızı Eren Aysan’ın anlattığı masal karşısında... Ölüm fikrinden çok uzak, mutlu bir ailenin masalıydı. Babası kocaman bir gözlük, bir uçak büyüklüğünde gazete, her gün değişen kitap adları gibiydi onun için. Masal 2 Temmuz 1993’te kâbusa dönmüş, babasına sormak istediği koca bir soru kalmıştı Eren Aysan’da: “Biz bu ülkeye bunları hak edecek ne yaptık?”
Yanımda bir baba istiyordum
Yine Madımak’ın yuttuğu halk ozanımız Nesimi Çimen’in oğlu Mazlum Çimen ise “Ben kahraman bir baba istemiyordum ki” diye isyan etti: “Yaşayan, kanıyla canıyla yanımda olan bir baba istiyordum. Umarım bu toplum daha fazla kahraman baba yaratmaz. Kahraman devlet olsun, babalarımızı korusun.”
Ve sözü kesip müziğe girdi: “Öyle ağırım ki kendime / Sen benden gittin gideli...” Babasına yazmıştı bu şarkıyı.
22 yaşında Sivas’ta yakılan Hasret Gültekin’in babasının ölümünden iki ay sonra doğan oğlu Roni Hasret Gültekin perdeden seslendi izleyenlere. Genco Erkal, Nâzım’dan şiirler okudu... Bir de Ataol Behramoğlu’ndan...
Vakit çok daralmıştı. Musa Anter’in oğlu Dicle Anter, Uğur Mumcu’nun kızı Özge Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı’nın kızı Dolunay Kışlalı Uluç ve yaşasa muhtemelen şimdi baba olacak olan Metin Göktepe’nin ablası Meryem Göktepe hep birlikte çağrıldılar sahneye, “Lütfen kısa olsun” uyarısıyla...
‘Cenazesini bile vermediler’
Dicle Anter “Babamın cenazesini bile vermediler bize” diye isyan ederken, Özge Mumcu okumayı söker sökmez tanıdığı köşeyi anlatıyordu. Cumhuriyet’in sağ alt köşesindeki “Gözlem” köşesini. Anlamadığı kelimeleri babasına sora sora... “Emperyalizm ne demek baba?”
Meryem Göktepe kardeşini Mahmut Temizyürek’in şiiriyle anarken Dolunay Kışlalı Uluç “İlk aşkımdı” diyordu babası için, “İlk erkek modelim.” “Cenazede milyonlarca kardeşim olduğunu anladım”. Babası öldürüldüğünde 29 günlük olan küçük kızkardeşi Nilhan uykulu gözlerle izliyordu ablasını. “Acılar paylaşıldıkça azalıyordu” Kışlalı’nın dediği gibi. Bugün ilk kez yalnız değildi, “ecelsiz öldürülen” aydın babaların çocukları. Sanki hepsi kardeştiler, bir büyük aileydiler.
Özge Mumcu, okumayı söker sökmez babasının köşesi “Gözlem’i okuduğunu anlattı.
Turan?Dursun’un öldürülmesini ve sonraki süreci, kendisine müthiş derecede benzeyen oğlu Abit Dursun’dan dinledik.
Doğan Öz’ü önce oğlu Yüce Turan Öz, ardından kızı Bengi Heval Öz anlattı.
Mazlum Çimen, babasına yazdığı şarkıyı okudu:?Öyle ağırım ki kendime/Sen benden gittin gideli