CHP Genel Başkanı Kılıç-daroğlu’na “yanlış” yaptıranlar var veya kendisi yapıyor “yanlışı.”
Meclis’te “Cumhur-başkanı Recep Tayyip Erdoğan banka hesabındaki 200 bin doları TL’ye çevirsin önce” söylemi buna bir örnek.
Siyaset satrancında “hamle” yapmadan önce “karşı hamlenin” ne olabileceğini öngörmek gerekir.
Hatta...
Birkaç hamle sonrasını da...
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın halka “Liraya dönün” çağrısı bir hamleydi.
Kendisine “Önce siz servet beyanınızda yer alan 200 bin doları liraya çevirin” diye bir “muhalefet hamlesinin” geleceğini tahmin etmemiş olması mümkün mü?
Kamuoyuna açık servet beyanında “200 bin dolar olduğu” kaydı bulunacak, hem de onu TL’ye çevirmeden halka “Liraya dönün” çağrısı yapacak!
Gençlik kollarından başlayarak politikanın her kademesinde çalışan, tabandan doruğa mücadelelerle çıkan, çok dersler alan, siyasetin doktorasını alanda yapan bir lider böyle bir açık verir mi?
Nitekim Adalet Bakanı Bekir Bozdağ “o 200 bin doların TL’ye çevrilmiş olduğunun” dekontunu anında gösteriverdi.
Bu da muhalefetten gelebilecek hamleyi Erdoğan’ın öngördüğünün kanıtıdır.
“Fotokopisini dağıtın” çağrıları “nafile hamle” olarak patinaj yapmıştır.
Meclis Başkanı’nın “Burası dekont dairesi değil” esprisi üzerine CHP sıraları dahil gülüşmeler arasında Kılıçdaroğlu’nun hamlesi arada kaynayıp gitmiştir.
***
Oysa...
Kılıçdaroğlu, milletvekili olarak kariyerinin başlarında ciddi kanıtlarla “dosyalı muhalefet” yaparak yıldızını parlatmıştı.
Onu CHP Genel Başkanlığı’na taşıyan bu “ses getiren / sonuç alan” ciddi muhalefet çizgisiydi.
Şimdi...
O topladığı puanlardan yiyor.
....................
Not defterimden bir diğer sayfa...
Kemal Kılıçdaroğlu’nun “tutuklu gazetecilerin” adlarını tek tek okuyarak her biri için “burada” dedirtmesi başında bulunduğu CHP’de çalkantılar yarattı.
Tutuklu Cumhuriyet gazetesi yazar ve çizerlerinin, sol kanadın cerbezeli ve damardan isimlerinin yanı sıra, CHP’lilerin hiç ama hiç kabul edemeyecekleri ve içlerine sindiremeyecekleri “Ergenekon kumpasının mimarı ya da kumpasa alet edilmiş gazetecilerin isimlerini de” okuması yanlıştı.
“Yönetmek öngörmektir (Gouverner, c’est prévoir)” siyasetin “altın kuralıdır.”
“Kumpas” olduğu mahkeme kararıyla “hükme bağlanmış” Ergenekoncu gazetecilerle, diğerlerini aynı sepete koymanın yaratacağı “tepki dalgalarını” öngörebilmeliydi.
***
Kılıçdaroğlu’nun asıl amacının “gazetecilerin tutuksuz yargılanmaları gerektiğini vurgulamak” olduğunu düşünüyorum.
CHP’nin bir önceki Genel Başkanı Deniz Baykal da pazartesi gecesi Ahmet Hakan’ın TV programında buna işaret etti.
Bu satırların yazarı da “yayın” dışında fiili olarak “yasa dışı suç işlemedikçe” gazetecilerin “tutuksuz yargılanmaları gerektiği” inancındadır. (Örneğin Nazlı Ilıcak).
Ancak...
Kılıçdaroğlu bu görüşü söyleminin vitrinine koyacak yerde “kumpas olduğu mahkeme kararıyla hükme bağlanmış” Ergenekon’un düzmece dosyalarını manşetlerine, sütunlarına taşıyanları, kumpasta parmak izleri kanıt değilse bile karine oluşturan isimleri, CHP katmanlarının içselleştirdiği gazetecilerle birlikte anması, vitrine birlikte koyması haliyle toplumda tepki dalgaları yarattı.
Amacını aşan bir gösteri yaptı.
Bunlar Kemal Kılıçdaroğlu imajını yıpratıyor.
Dahası, CHP’ye de “ana muhalefet partisi” ağırlığından kayıplar yaşatıyor.
......................
Bu gibi durumlara “faux départ (hatalı depar)” denir.