24.03.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:
Mert İnan
Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre Türkiye’de, 2012 yılında 37 milyon 351 bin 187 kutu, 2013 yılında 37 milyon 355 bin 35 kutu, 2014 yılında 39 milyon 246 bin 223 kutu, 2015 yılında 43 milyon 563 bin 596 kutu antidepresan kullanıldı. 2016 yılının ilk 9 ayında, 33 milyon 638 bin 916 kutu ilaç tüketimi gerçekleşti. Uzmanlara göre günümüzde antidepresanlar birkaç farklı problemde kullanılırken, özellikle depresyon ve anksiyete bozuklukları antidepresanların en yaygın kullanıldığı sorunlar arasında. Ayrıca somatoform denilen, birden fazla ruhsal sorundan dolayı ortaya çıkan ruhsal bozukluklar, yeme bozuklukları, bazı kişilik bozukluğu tiplerinde de yaygın bir ilaç kullanımı söz konusu.
Psikiyatri uzmanı Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, depresyon şikâyetinin en çok 18-30 yaş ile 45-65 yaş aralıklarında görüldüğünü, Türkiye’de ruhsal hastalıkların arttığını belirtti. İntiharın psikiyatrik hastalıklar içinde en çok duygu durum bozukluklarında görüldüğünü vurgulayan Prof. Dr. Dilbaz, şu bilgileri verdi: “İkinci sırada şizofreni, üçüncü sırada alkol, madde kullanımı geliyor. İntiharların yaklaşık yarısında ise psikiyatrik hastalık ve öncesinde bir psikiyatri başvurusu bulunuyor. Türkiye’de ruh sağlığı hastanelerinde doluluk oranı yüzde 100’e ulaşmış durumda. Bugünkü yatak kapasitelerinin 8 ile 10 katı daha fazla yatak sayısına ihtiyaç var.”
‘İlaç tüketimi arttı’
Madde kullanımının olumsuz etkilerine de dikkat çeken Prof. Dr. Dilbaz, şöyle devam etti:
“Madde kullanım bozukluğu olan hastalarda herhangi bir psikiyatrik bozukluğun görülme sıklığı 2.7 kat daha fazla. Madde kullananların 4’te 3’ünde en az bir psikiyatrik bozukluk görülüyor. Rakamların artmasının iki ana sebebi olduğu söylenebilir. Bunlardan ilki hastaların farkındalıklarının artması. İnsanlar ruh sağılığı ve hastalıkları konusunda daha bilinçli olması başvuru sayısını artırdığı söylenebilir. İkinci sebebi ise yaşam zorlukları ve stres.”
“Türkiye’de antipsikotik tüketimi son 5 yılda 7 milyon 201 bin kutudan 12 milyon 158 bin kutuya çıktı. İnsanların yaşamını değerli kılacak ve yaşam kalitesini artıracak yaşam koşullarına ulaştırılması, stres, göç, travma ve savaş gibi tetikleyici etkenlerin azaltılması, çevreye olumlu bakışın geliştirilmesi önemli. Medyada doğru haber yapılması farkındalığı artırır. Ruh sağlığı hizmetleri bu noktada önem kazanıyor.
‘Kişiye özgü tedavi’
Aynı zamanda geçici günlük duygusal değişimler depresyon anlamına gelmemeli. Bu durumların hepsini depresyon olarak değerlendirip tedaviye başlamak yanlış bir strateji. Ruhsal hastalıkların tedavisi mutlaka uzmanları tarafından değerlendirilmeli.
Yeterli doz ve yeterli süre tedavi etmek diğer önemli nokta. Tedavinin erken sonlandırılması hastalıkların tekrar ortaya çıkma riskini artırıyor. Genetik ve biyolojik yatkınlıklarda göz önüne alınarak ilaç ve veya psikoterapi yaklaşımlar uygulanmalı, kişiye özgü tedavi planlanmalı.”
İlaç sorunları çözmez
Uzman Psikolog Selin Karabulut’tan 3 önemli uyarı şöyle:
Psikiyatr tarafından koyulmuş bir tanı ve ilaç kullanımı önemlidir. Eş dost tavsiyesi, eczane önerisi, kulaktan dolma bilgiler ile antidepresan kullanmak doğru değildir.
Depresyona sebep olan durum, olay, hastalık, problem, kişi ve öykülerin konuşulması ve hissettirdiği keder, üzüntü, değersizlik, yetersizlik, acı, mutsuzluk gibi duyguların değişmesi veya ortadan kalkması için terapi almak gerekmektedir. İlaç sadece semptomları tedavi eder, sorunları çözmez.
Psikiyatriste düzenli olarak kontrole gidilmesi unutulmamalı.
300 milyon kişi depresyonda
Anadolu Sağlık Merkezi’nden Uzman Psikolog Selin Karabulut da, genetik yatkınlık, tıbbi geçmiş, kişilik özellikleri, travmalar, yaşam olayları, sosyo-ekonomik durum gibi birçok etmenin depresyon riskini doğrudan etkilediğini söyledi. Olumlu veya olumsuz, sahip olduğumuz duyguların muhatap kişi veya kişilerle paylaşmanın insanlar üzerindeki psikolojik yükü hafiflettiğini vurgulayan Karabulut şöyle devam etti:
“Depresyon kendi kendine tedavi edilmesi mümkün olmayan bir klinik tanı. Dünya genelinde yaklaşık 300 milyon kişi depresyonda ancak tedavi için uzmanlara başvurmayanlar dahil edildiğinde bu rakamın çok daha fazla Sağlık Bakanlığı’nın 2 Şubat 2015 tarihinde Türkiye’deki antidepresan ilaç kullanımıyla ilgili açıkladığı verilere göre Türkiye’de, her 10 kişiden 1’i antidepresan kullanıyor ve antidepresan kullanımında kadınlar, erkekleri ikiye katlıyor. Avustralya Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre, depresyon dünyada en çok Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde görülüyor. Sonuçlara göre, dünyanın en bunalımlı ülkesi her beş kişiden birinin depresyonda olduğu Afganistan. En mutlu ülke insanları ise Japonlar.”
Mutsuzluğun kronikleşmesine izin verilmemesi gerektiğini vurgulayan Uzman Psikolog Selin Karabulut, ne yaşadığımızın yanı sıra nasıl yaşadığımızın ve nasıl anlamlandırdığımızın önemine dikkat çekerek şunları söyledi:
“Stresi yaratan zihnimiz. Stresle başa çıkmanın yeni yollarını bulmalıyız. Sevmek, sevilmek en temel ihtiyaçlarımızdan. Bu ihtiyaçlarımız karşılanmazsa mutsuz oluruz. Bu mutsuzluğun kronikleşmesine izin vermemeliyiz. Dünyada her yıl 800 binin üzerinde kişi intihar ediyor. Türkiye’de ise intihar oranları diğer batı ülkelerine göre çok yüksek olmasa da, son 40 yılda yüzde 50 arttı. İntihar vakaları özellikle genç ve genç erişkin nüfusta artıyor. Özellikle 15-24 yaş arasında intihar yaygınlaşmakta. Depresyon tanısı psikiyatrlar tarafından konulur, medikal tedavi gerektirir. Kendini kötü hissetmek, ağlamak, karamsarlık gibi semptomlara bakıp ‘depresyondayım’ demek doğru değil. İlaç tedavisi psikoterapi ile birleştirilirse tedavi etkili olur.”