TSK’nın sınır güvenliğini sağlamak için başlattığı, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) unsurları ile birlikte yürüttüğü Fırat Kalkanı harekâtı sürüyor.
Cerablus merkezinde hızlı bir biçimde kontrolü sağlayan TSK ve ÖSO unsurlarının asıl işinin bu aşamadan sonra başlayacağı biliniyordu.
Harekâtın başında, “sınır güvenliğinin” sağlanabilmesi için Cerablus’un merkezde olduğu bir çemberin güvenlik altına alınarak teröristlerden arındırılması, IŞİD’in sınırdan uzağa itilmesi, PYD/YPG’nin de Fırat’ın doğusuna çekilmesi planlanmıştı.
Harekâtın ilerleyen günlerinde operasyonun çapı herkes için temel soru haline geldi.
Çekilme hemen olmayacak
Türkiye’yi harekete geçiren sorunların başında PYD/YPG’nin tüm uyarılara rağmen Fırat’ın batısına geçerek Cerablus ve El Bab’ı hedef alma, Suriye’nin kuzeyinde Kürt koridoru oluşturma niyeti yer alıyor.
Ankara, bunun sadece Cerablus’un merkezini alarak engelleneyemeyeceğinin farkında.
Suriye’den çekildikten sonra YPG ve IŞİD’in, ÖSO’nun kontrol altına aldığı bölgelere saldırabileceği de düşünülüyor.
Güvenliğin kalıcı olarak sağlanabilmesi için özellikle YPG’nin önceden belirlenen sınırlara çekilmesi ve ABD’nin Türkiye’ye söz verdiği gibi Menbiç’ten çıkması elzem olarak görülüyor.
Sık sık karşı karşı gelinmesinin sebebi de YPG’nin uyarılara aldırmayarak Fırat’ın batısında ve Menbiç’te farklı isimlerle kalma çabası.
Bu nedenle TSK ve desteklediği ÖSO, Menbiç’e doğru ilerleyerek baskı yaratıyor. Bu baskı sürecek, TSK hemen çekilmeyecek.
ABD’nin önceliği Rakka
ABD’nin rahatsızlığı da burada başlıyor.
IŞİD’i çıkarttığı Menbiç’te tutunmak isteyen ve çok sayıda farklı isim altında burada kalmayı amaçlayan YPG’nin olası bir müdahaleye karşılık verebileceği, bunun Türkiye’nin sert yanıtına yol açabileceğinden endişe ediliyor.
ABD, Rakka’ya yapılması planlanan operasyonun önemli aktörlerinden olacağını düşündüğü YPG’nin askeri anlamda yıpranmasını istemiyor.
Son günlerde Beyaz Saray ve Pentagon’dan yapılan, YPG’nin önemli ölçüde Fırat’ın doğusuna çekildiği, Menbiç’te de kalmayacağı, herkesin IŞİD’e odaklanması gerektiği yönündeki açıklamaları bu başlıklarla birlikte okumak gerekiyor.
Ankara: Hedef 2011 öncesi
Türkiye açısından tablo daha net. ABD’nin, “batıya gidin, güneye inmeyin” diye uyardığı Türkiye’nin güneyi odağından çıkartmamasının nedeni 2011’den bu yana oluşturulan devlet politikası.
Türkiye, 2011’de Suriye’deki iç savaşın başladığı dönemde Menbiç dahil olmak üzere hangi bölgede kim yaşıyorsa, yine o etnik grupların aynı yerlere dönerek yaşamasını istiyor.
Kendisini desteklemeyen Kürtleri bile göçe zorlayan YPG’nin işgal ettiği bölgelerin demografisini değiştirdiğinin altı çiziliyor. Ankara, 2011’den bu yana seslendirdiği tezin artık uygulanabileceğini düşünüyor.
Menbiç’in eskiden olduğu gibi ağırlıklı olarak Arap ve Türkmenlerin kenti haline getirilmesi, göçe zorlanan Kürtler dahil bütün etnik unsurların Menbiç, Cerablus ve çevresindeki köylerine, evlerine dönmesi temel doktrin.
Başkentte, ABD’den yapılan açıklamalar, “oyalama taktiği” olarak görülüyor.
Türkiye’nin yürüttüğü harekâtın uluslararası hukuk açısından meşruiyetinin en üst seviyede olduğu ortada.
IŞİD’in Gaziantep’teki saldırısından sonra ABD’ye, “sözün bittiği yer” mesajını ileten Türkiye, BM sözleşmelerine göre meşru müdafaa haklarını kullanıyor. Bu hakkın kullanımı sadece IŞİD’le sınırlı değil.
Sınır güvenliğini kim tehdit ediyor ya da etme potansiyeli taşıyorsa operasyonun hedefi de o.
Yöneticiler El Bab’a kaçtı
Harekâtta gelinen aşamada Türk tankının vurulmasından sonra düzenlenen operasyonda 25 PYD’li öldürüldü. Harekâtın ilk gününden bu yana ölen IŞİD’li sayısının 60’a yaklaştığı belirtiliyor.
Cerablus’a yönelik operasyon başladıktan sonra IŞİD unsurlarının büyük bölümü güneye doğru kaçtı.
Yönetici konumunda olan militanların ise El Bab’a kaçtığı ifade ediliyor.
Buna karşılık YPG unsurlarının, Fırat’ın batısındaki köylerden ve Menbiç’ten hâlâ çekilmediği görülüyor.
Ankara’nın düşüncesi YPG ile IŞİD arasında bu anlamda sessiz bir ittifak olduğu yönünde. Bölgede her an sıcak gelişmeler yaşanıyor. Dün akşam saatlerinde Cerablus’un batısında Türk tankının vurulması sonucu 3 asker yaralandı. Hemen aynı saatlerde Dışişleri Bakanlığı ABD’yi YPG ile ilgili sözlerini tutması konusunda uyarıyordu. Bu sıcak gelişmeler anlaşılan devam edecek.
“Yoksa”nın anlamı Menbiç
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın dün kamuoyuna yansıyan sözleri de Türkiye’nin kararlılığını gösteriyor.
Akar, TSK ve ÖSO’ya yönelik saldırıların IŞİD’ten çok PYD’den geldiğini belirtirken, “Boşuna çaba. PYD’nin Fırat’ın batısına geçmesine asla izin vermeyeceğiz. Mutlaka çekilecekler. Eğer çekilmezlerse gerekeni yapıyoruz. Çekilecekler. Yoksa!...” ifadelerini kullandı.
“Yoksa” ifadesinin anlamı her şeyden önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarında mevcut.
Erdoğan, haziran ayından bu yana Menbiç’in ağırlıklı olarak Arap ve Türkmen kenti olduğuna vurgu yapıyor.
ABD’nin söz verdiği gibi YPG’yi buradan çıkartması gerektiğini söylüyor. 30 Ağustos mesajında belirttiği gibi PKK, YPG, DAEŞ, tehdit olan kim varsa gerekenin yapılacağını ifade ediyor. Açık biçimde YPG’nin çekilmezse hedef olacağını belirtiyor.
“Yoksa”nın anlamı açık. Gerekirse Menbiç hedef olur.
Geniş çaplı takviye
Menbiç henüz vurulmadı.
YPG’nin çekilmemesi durumunda TSK’nın bölgeye geniş çaplı bir takviye yapacağı kaydediliyor.
ABD’den de yeni mesajlar gelmeye devam ediyor.
Gelen son bilgiler, ABD’nin Türkiye’nin IŞİD’in elindeki Bab’a, YPG’nin de IŞİD’in başkenti Rakka’ya doğru hareketlenmesinin beklendiği yönünde.
ABD’nin Türkiye’ye, Menbiç’e doğru hareket ederse operasyonu desteklemeyeceğini ve hava koruması sağlamayacağını bildirdiği iddia ediliyor. YPG’ye ise Suriye’nin güneyine, Rakka’ya doğru ilerlememesi durumunda her türlü desteğin kesileceğini ilettiği öne sürülüyor.
Türkiye son derece kararlı.
Bu kararlılık oyalama taktiklerine aldırmadan, sonuç alana kadar harekâtın süreceğini gösteriyor. Manzara o ki, hem ABD hem AB ülkeleri de bu kararlılığın farkında.