02.03.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:
Türk televizyonlarında bir ilk olan yabancı video klip programı "Pop Saati", şimdiye dek yayımlanan 700’e yakın programla, Türkiye’de en uzun süre yayın hayatını sürdüren müzik programı olma özelliğini taşıyor.
Deneyimli VJ ve yapımcı Erhan Konuk, A.A muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye’nin en uzun soluklu müzik programı olan ve cumartesi günleri TRT2’de 1987’den bu yana yayımlanan Pop Saati’nin, Türkiye’de özellikle 1990’lı yıllarla büyük aşama kaydeden pop müzik endüstrisinde ayrı bir yeri bulunduğunu söyledi. Konuk, en yeni, en ünlü ve en iddialı video klipleri, Türk izleyicisi ve sanat dünyasıyla 1980’li yıllardan beri buluşturmasıyla programın bu konuda önderlik yaptığını ifade etti.
Yapımcı Konuk, bu programın Türkiye’deki video klip endüstrisinin gelişimine de katkı sağladığını ve birçok sanatçı, grup ve yönetmenin 80’li yıllardan itibaren bu program sayesinde yurtdışı ile bağlantı kurduğunu belirterek, "Bu konuda internette dolaşmakta olan bir e-postada belirtildiği gibi, bir nesil Pop Saati ile büyüdü" dedi.750'yi aşkın bölüm
TRT Radyo 3’te 1988’den bu yana her pazartesi yayımlamakta olduğu "Pop Stüdyosu"nun da 750’yi geçen bölüm sayısıyla Türkiye’de en uzun süre yayımlanan radyo programları arasında yer aldığını söyleyen Erhan Konuk, 1989 yılından beri, yine TRT Radyo 3’te salı günleri yayımladığı "Mercek’ adlı bir başka programın yayın sayısının da 750’ye yaklaştığını kaydetti.
110'dan fazla ünlü katıldı
Bu programında şimdiye dek, aralarında Ahmet Ertegün, Arif Mardin, Melih Kibar, Erol Evgin, Mirkelam, Candan Erçetin, Nilüfer gibi müzik dünyasından isimlerin yanı sıra Uğur Dündar, Haşmet Babaoğlu, Tamer Karadağlı, Haldun Dormen, Yıldız Kenter, Mehmet Öz gibi medya, bilim ve sanat dünyasından 110 ünlüyü ağırladığını söyleyen Konuk, Stüdyo Tempo programını uygun bir formatla televizyonda da yapmayı planladığını belirtti.
"Radyoculuk ve televizyonculuk çok ihtimam ve sevgi gerektiren bir iş. 20 yılı aşkın süredir bu işi her zaman büyük bir zevkle yaptım ve ayaklarım hiçbir zaman geri geri gitmedi. Çünkü bu iş sevilmeden yapılabilecek bir iş değil, hele bir başka pozisyona atlayabilmek için yapılacak bir iş hiç değil. Maalesef dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bu işi bir geçiş noktası olarak kullanmak isteyen ve bunu umutsuzca devam ettiren birçok insan görüyorum. Türkiye’de bu işi gerçekten hakkını vererek yapan çok sayıda meslektaşım var, fakat bu sayının daha da artmasını istiyorum."