İskeleden yürüyerek yarım saatte ulaşabileceğiniz Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın müze-evi, yol üzerinde hiçbir tabela olmadığı için, bir buçuk saatlik boğucu bir koşturmaya dönüşebilir... Tıpkı bana olduğu gibi... Adalar Belediyesi birkaç ok işaretiyle, iki çivi çakıp, evi tarif etmeye lüzum görmemiş. Zaten neredeyse hiç bilinmeyen bu müze-evi, iyice unutturmuş, saklamış... O kadar çok aradım ki; çıkmadığım merdiven, girmediğim ormanlık alan, tırmanmadığım tepe kalmadı. Neyse ki susuzluktan ölmeden eve ulaşabildim. Bağdat misali; sora sora...
Her şey orijinalOturma odasının iki duvarında kitaplık ve ortada da dört kişilik yemek masası var... Masanın üzerinde porselen yemek takımları ve kadehler... Sanki biraz sonra Hüseyin Rahmi yemek yiyecek gibi, sofra hazır vaziyette... Arkada, içi porselen yemek takımı ve dantel dolu, süslü bir vitrin duruyor. “Bunların hepsi orijinal mi?” diyorum. “Her şey orijinal” diyor görevli. “Kitaplık hariç...” Tahmin ettiğim gibi orijinal kitaplık yok olmuş ama kitaplar duruyor: 350 Türkçe, 304 Fransızca kitap ve 110 cilt gazete koleksiyonu var.... Ziyaretçiler bunların yalnızca bir kısmını görebiliyor. Çoğunlukla Fransızca-Türkçe sözlükler, Edgar Allan Poe ve Shakespeare kitapları, bir de Hüseyin Rahmi’nin gizli romantikliğini dışa vuran ‘Rüzgar Gibi Geçti’ dikkatimi çekti...
Yatak örtüsüne dikkatİkinci kata çıktığınızda, karşılıklı duran çalışma odası ve yatak odasını göreceksiniz. Ben önce çalışma odasına baktım. Bolca ışık alan miniminnacık abanoz bir masa, iskemle, kesme kristalden yazı takımları... Olabilecek en düzenli çalışma yeri. Duvarlarda aile fotoğrafları ve kendi yaptığı yağlıboya tablolar, raflarda Rus malı bir fotoğraf makinesi ve yere serilmiş şık kilim de etkileyici detaylardan. Yatak odası ise evin en büyüleyici bölümü. Sadece tek bir sebepten: Yatağın üzerine serilmiş gül rengi örtüyü, Hüseyin Rahmi kendi eliyle işlemiş... Üzerinde titizlikle çalışıldığı çok belli... Zaten bilen bilir; dantel ve el işinde olağanüstü iyiymiş Hüseyin Rahmi. O kadar çok örmüş ki zamanında, bir sürü arkadaşına da hediye etmiş el işlerinden. Eve giderseniz cam çerçevelerin ardında sergilenen onlarca danteli de yakından inceleyebilirsiniz.
BALKON MANZARASIHüseyin Rahmi Gürpınar, bu köşkte yengesi Aliye Hanım, Aliye Hanım’ın kızı Safter Hanım, arkadaşı Miralay Hulusi Bey ve hizmetçisiyle yaşamış. Her sabah önce spor, sonra banyo yaparmış. Bisikletle gezmeyi, bahçeyle uğraşmayı, dantel örmeyi severmiş. Titiz, kibar, evine düşkün bir adam olduğunu söylüyorlar.
Evinin en şahane odasını arkadaşı Hulusi Bey’e vermiş Hüseyin Rahmi... Üçüncü katı; yani çatı katını... Şu gördüğünüz balkon manzarası Hulusi Bey’in balkonuna ait... Bütün Heybeliada ayaklarınızın altından kayıyor gibi... Aslında gerçekten kayıyor! Balkon yıkılmak üzere olduğu için her adımınızda biraz daha sallanıyor.
Burayı ekim ayından önce görmenizi tavsiye ediyorum. Çünkü ekimde restorasyona başlanacak ve aşırı tertipli hale getirilecek. Bu mağrur ve gizemli halini korur mu bilmem...
Bakımsız ama büyüleyici Fotoğrafta gördüğünüz üç katlı bina, 2000’de ziyarete açılmış. Yani yazarın ölümünden 56 yıl sonra... Adalar Belediyesi’nin de katkılarıyla, muhtemelen açıldığı gün unutulmuş. Görevliye, “Senede kaç kişi geliyor buraya?” diye sorduğumda, hiç ipucu vermedi. Ziyaretçi defterine bakılırsa 500-600 kişidir en fazla. Halbuki bakımsız olmasına rağmen evin içi o kadar büyüleyici ki, değil 500-600; tanıtımı yapılsa buraya da binlerce kişi akın eder.