Haritalar üzerinden sanki çizgiler yol değil, sayılar insan değilmiş gibi konuşup duruyoruz. ‘Azez-Cerablus arası 98 kilometre.’ ‘Bu hattı IŞİD’den temizledik.’ ‘PYD daha önce doğudan Türkmenler’i süpürerek ilerlemişti...’ Kan dondurucu bir soğukkanlılık mecburen geldi, sindi üzerimize. ‘Cizre’de 11 şehit’, ‘Kılıçdaroğlu’na saldırı’, ‘Antep’te 51 can’. Robotlaşmasak, olanları sanallaştırmasak topluca delireceğiz... Feryatlarımız gökyüzünü delecek, içimiz beton olacak!
Ama biz bu kabus gerçeklerle baş etmek için onları rakamlara ve noktalara indirgesek de onlar nokta ve rakam değil. Yanı başımızda çok uzun süredir insanlık ölüyor. Ve neler olduğunu, hayatların nasıl değiştiğini tam olarak kimse anlatmıyor. O nedenle tekil hikayeleri merak ettim ve ailesi halen Cerablus ve civarında yaşayan, 2 yıldır IŞİD, esaret altında tuttuğu için onlardan haber alamayan eski Suriye Türkmen Cephesi Başkanı Abdurrahman Mustafa’ya ‘oradaki’ hayatı sordum.
Çekirdek ailesini yanına alabilmiş Abdurrahman Bey ancak geri kalanlar hala Cerablus’ta. ‘Gelseler orası boşalır, bizimki çok geniş bir aile’ diyor. Şehrin güneyinde kırsalda yaşıyorlarmış, o bölge hala IŞİD kontrolünde. Yavaş yavaş temizleniyor. ‘Peki IŞİD ne yapıyor, oradaki hayatlar nasıl etkilendi’ diye sorunca kan donduran sözler dökülüyor: “IŞİD bir yere girince önce oradakileri topluyor, aralarından 5-6 kişiyi seçiyor ve herkesin gözünün önünde kafalarını kesiyor. Böylece insanları korkutup, sindiriyor. Sonra da kurallarını açıklıyor. Kadınlar nasıl örtünecek, hayat nasıl akacak... Bu kurallara uyarak yaşayınca sana dokunmuyor.”
Her şeyin yasak olduğu, kahvehanelerin kapandığı, ölümün kol gezdiği bir hayalet şehirde boyun eğerek sözüm ona yaşamana izin veren bir terör örgütü...
‘Peki ya PYD’ diye soruyorum Abdurrahman Mustafa’ya. “PYD en az IŞİD kadar tehlikeli. Doğudan biz Türkmenleri tamamen kazıdı. Etnik temizlik yaparak ilerliyor, daha doğrusu sadece kendi ideolojisini kabul eden Kürtler’i yerleştiriyor ele geçirdiği yerlere. Bizleri sürgüne zorluyor. Bazı yerlerde de koalisyon güçlerine koordinat veriyor, yalan ihbar yapıyor, koalisyon güçleri havadan bombalıyor. O bölgedekiler ölüyor ve böylece demografik yapıyı değiştiriyor.”
Esasen iki şer arasında kalmış, darmadağın olmuş binlerce hayattan bahsediyoruz Suriye haritası üzerinden gelişmeleri anlatırken. O hayatlar TSK’nın desteğiyle ÖSO’nun bölgeyi kurtarmasına ‘yeniden doğmak’ diye bakıyor. Başımızdaki onca bela bizi vurmaya devam ederken oradaki operasyonun başarıyla devam etmesi o nedenle çok kıymetli...
İşkenceye 0 tolerans!
15 Temmuz’dan beri FETÖ’yü kazımak için dört bir koldan seferberlik ilan edildi malum. Bu kapsamda binlerce kişi gözaltına alınıyor, OHAL çerçevesinde çok uzun süreler sorgulanıyor ve bir kısmı da tutuklanıyor.
17-25 Aralık’tan, hatta 7 Şubat MİT Krizi’nden itibaren bu örgütle en açık mücadelelerden birini vermiş, bu yapılanmanın tehlikesi ile ilgili hükümetin içinden dahi birçok kişi susarken konuşmuş biri olarak rahatça konuşabilirim: Sık sık kulağıma aynı şey geliyor, gözaltı sırasında işkence ve kötü muamele 15 Temmuzdan sonra yeniden hortladı. Halbuki Ak Parti Hükümeti döneminde ‘İşkenceye 0 tolerans’ ne kadar güzel hayata geçmişti, gözaltında ve cezaevindeki kötü hikayeler mazi olmuştu.
Polisin içindeki FETÖ hala temizlenmiş değil ve şu sıra devleti zor duruma sokmak için her türlü şeyi yapabilecek kapasitede. Bir de onlara eklemlenen kraldan çok kralcılar var. Bu kabul edilemez! Kim olursa, suçu ne olursa olsun işkence meşru değildir, olamaz!
Ah Galapagos, ah Ajiaco!
Öyle korkunç, öyle büyük bir şiddet sarmalının içinde kaldık ki gözlerimiz hayata kapandı sanki... Halbuki size yaz başında gittiğim Orta Amerika seyahatimi detaylarıyla anlatmak istiyordum. Sanki başka bir gezegendeymiş hissi veren Charles Darwin’in Galapagos’unu, sokaklarında uyuyan deniz aslanlarını, Rio Bamba’nın kakao ağaçlı yollarını, Kolombiya’nin başkenti Bogota’nın olağanüstü enerjisini, orada yediğim ve hala rüyalarıma giren meşhur çorbaları ajiaco’yu...
Ama söz yapacağım, en kısa zamanda dünyanın bizimkinden çok farklı bir köşesinden notlarımı sizinle paylaşacağım... Hayat her şeye rağmen devam ediyor...