18.05.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:
Bahar Atakan
TBMM Aile Bütünlüğünün Korunması Araştırma Komisyonu raporu TBMM Başkanlığı’na sunuldu. Raporda, “yoksulluk nafakasının” süresiz olmaması, “çocuğa cinsel istismarın” evlilikle sonuçlanması durumunda şüphelinin 5 yıl denetimli serbestlik kapsamında gözetim altına alınması önerildi. Ayrıca aile hukukuna ilişkin tüm davalarda duruşmaların gizli yapılması, şiddet iddiası olmayan boşanma sürecinde “arabulucuların devreye girmesi”, “cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardan mahkum olanların zorunlu olarak tedavi programlarına katılmaları” önerileri yer aldı. Rapor, kadın dernekleri tarafından sert bir dille eleştirdi.
Eşitlik İzleme Kadın Grubu’nun (EŞİTİZ) raporu eleştirdiği açıklamasında, özetle şunlar kaydedildi:
“Raporda, çocukların cinsel istismarının ‘rızaya’ dayalı olabileceği ancak böyle de olsa suç olarak kalması gerektiği söylendikten sonra tam tersi yani istismarcının/tecavüzcünün 5 yıl boyunca istismar/tecavüz ettiği çocukla ‘sorunsuz’ ve ‘başarılı’ evlilik sürdürmesi halinde denetimli serbestlikten yararlanması öneriliyor. Üstelik, her iki tarafın da 15 yaşın altında olması durumunda ise çocuk istismarı, çocuk tecavüzü ‘şahsi cezasızlık’ nedeni sayılıyor yani suç olmaktan çıkarılıyor. Böylece ailelerin 15 yaş altı çocuklarını (şimdilik resmi nikahla olmasa bile) fiilen ‘evlendirmelerinin’ yolu açılıyor. Komisyon bu önerileri ile çocukların tecavüzcüleriyle evlendirilmesi halinde suçu ve suçluyu görmezden gelelim diyor. Aile hukukuna ilişkin tüm davalarda duruşmaların gizli yapılması önerilmektedir. Bunun kabulü devletin sorumluklarını görmezden gelme, kamuyu ilgilendiren yargılamaları kapalı kapılar ardına saklama, kadın örgütlerini sürecin dışında bırakma, kadınları yalnızlaştırma ve zorunlu arabuluculuğa giden yolu açma yöntemidir.
Raporda İlahiyat fakültesi mezunları aile danışmanı olarak görevlendirilerek danışmanlık dini perspektife oturtulmaktadır. Bu durum danışma hizmeti alacak aile bireylerinin ekonomik, psikolojik, kültürel ve başka sorunlarının gözden kaçmasına yol açacaktır.”
‘Linç meşrulaştırılıyor’
“Raporda cinsel saldırı, cinsel istismar ve reşit olmayanla cinsel ilişki suçlarında hadım uygulanması öneriliyor. Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunu’nun 108. maddesinde göre, mahpusun ‘tıbbi tedaviye’ tabi tutulması ve ‘tedavi amaçlı’ programlara katılması yönünde infaz hâkimi tarafından karar verilebiliyor. Komisyon düzenleme ile ilgili yönetmelik çıkartılsın diyerek, hadım uygulanmasının önünü açmak istiyor. İdam, linç, koğuş infazı, hadım, kısas gibi bireysel ve toplumsal öç alma mekanizmaları meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Bunlar şiddet kültüründen beslenen ve onu daha da besleyen cezalandırma yöntemleridir.”
KA.DER: Haklar yok ediliyor
KA.DER (Kadın Adayları Destekleme Derneği) Genel Yönetim Kurulu da raporu sert bir dille eleştirdi. Yapılan açıklamada özetle şunlar kaydedildi: “KA.DER olarak, kadın örgütleri, ulusal ve uluslararası sözleşmeler devre dışı bırakılarak yürütülen komisyon çalışmaları sonunda hazırlanan bu raporu kabul etmiyoruz. Bu komisyon ‘boşanmalar’ bahane edilerek, kadınların yasal haklarının ellerinden alınmasına hizmet etmektedir. Komisyon, ‘erkeklerin ve babaların mağduriyetlerini’ dinlerken, en büyük boşanma nedeni olan ‘kadına yönelik şiddeti’ görmezden gelmiştir. Raporda kadınların lehine gözüken ve bir elin parmakları kadar bile olmayan öneriler ayrıntıya dair, zaten yapılması gereken uygulamalardır. Bunlar öne çıkarılarak ‘asıl amacın’ yani ‘kadın ve çocukların hak gasplarının gölgelenmeye çalışılmasına’ izin vermeyeceğiz. Bu raporda ‘emeği geçen’ tüm milletvekillerine de soruyoruz: Kazanılmış hakları neden yok etmeye çalışıyorsunuz? Çocukları tacizcileri/tecavüzcüleriyle evlendirmeye çalışmaktan utanmıyor musunuz? Kadına yönelik şiddeti önlemek yerine neden teşvik ediyorsunuz? Kadınları istemedikleri erkeklerle evli kalmaya neden zorluyorsunuz? Şeriatı mı getirmeye çalışıyorsunuz?”
‘Komisyon olarak önermedik’
Komisyondan Milliyet’e yapılan açıklamada ise eleştirilerin “iyi niyetli olmadığı” belirtilerek “Meclis’te çocuk istismarının araştırılmasına yönelik kurulan komisyon var. Bu tartışmanın konusu çocuk istismarıyla ilgili kurulan araştırma komisyonu. Metnimizde bu yönde ifadeler geçmiyor. Suçun tekraren işlenmesi durumunda tedavi yöntemlerinden kastettiğimiz, psikososyal tedaviler. Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’da suç işleyenlerin öfke kontrolü tedavisi, madde bağımlılığı tedavisi alması gerektiği yönünde maddeler var. Raporda yer alan ‘tedavi programı’ ifadesinin hadıma yorulmasını niyet okuyuculuğu olarak değerlendiriyoruz. İyi niyetli bulmuyoruz. Bu konu tartışmaya açılabilir ama biz bunu önermedik” denildi.
Rapordaki tepki çeken öneriler
Raporda komisyonun dikkat çeken önerilerinden bazıları şöyle:
- Türk Ceza Kanunu’nun 103. maddesi ‘Çocukların cinsel istismarı’ suçunu düzenlemiştir. Evlenmeyle sonuçlanan çocuğun cinsel istismarı suçunun, rızai de olsa suç olarak kalması gerektiği ancak sorunsuz ve başarılı evlilikler açısından 5 yıl denetim süresi getirilerek, süre sonunda yetkili uzmanlarca hazırlanan raporlar dikkate alınarak koşulların uygun olması halinde denetimli serbestlik hususunda Türk Ceza Kanunu’nun yürürlük kanununda tarih belirtilerek düzenlenmesi; taraflardan her ikisinin de 15 yaşın altında olması durumunda ise şahsi cezasızlık sebebi sayılacağına ilişkin düzenleme yapılması.
Tedavi önerisi
- Cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardan mahkum olanların, yeniden suç işlemelerinin önlenebilmesi için, işlenen suç ile orantılı olarak cezalandırılmalarının yanında, hapis cezasının infazı sırasında, kendilerine uygun tedavi programlarına katılmalarının da zorunla hale getirilmesi son derece önem arz etmektedir.
Gizli duruşma
- Aile hukukuna ilişkin tüm davalarda duruşmaların gizli yapılması yönünde mevzuatta düzenlem yapılması.
Arabulucuyla boşanma
- Boşanma sürecinin sıkıntılı ve uzun zaman almasının taraflar arasındaki husumeti artırdığı gözetilerek şiddet iddiası olmayan boşanma sürecinde, varsa çocuğun yüksek yararı da gözetilerek hakimin taraflara açıklama yapması ve arabuluculuğa teşvikinin ihsası rey sayılmaması, tarafları sulhe teşvik etmesi, boşanma ya da evliliğin devamına ilişkin daha geniş yetki verilmesi yönünde düzenleme yapılması.
Sınırlı nafaka
- Yoksulluk nafakasının süreli olarak verilmesi uygulamasının farklı ülkelerde görüldüğü gibi 5 ila 10 yıl arasında belirli bir sürede verilmesine yönelik ilgili kurumlarca çalışma yapılması, yoksulluğun devam etmesi halinde kadının sosyal yardım, meslek edindirme, istihdam imkanlarından faydalanmasının sağlanması. Asgari ücretle çalışanlar aleyhine hükmedilecek nafakalarda, nafaka yükümlüsünün mağdur olduğu gerçeği ile bir fon oluşturulması.
- Boşanma sürecinde eşlerin ve varsa çocukların olumsuz etkilenmemesi amacıyla sürecin çatışma çözümleyici perspektifle ele alınması ve boşanma süreci danışmanlığının yaygınlaştırılması gerekmektedir.